Deprem
Türkiye'de Deprem
Türkiye'de Deprem
çok güzel bir kitaptı okuduğum zaman inceleme yazmak istemiştim hatta bir deftere inceleme yazdım umarım bir ara onu da paylaşacağım. Deprem türkiyede yaşayan herkesin ister istemez (maalesef) aşina olduğu bir kavram. Hepimiz duyuyoruz, yaşıyoruz, kayıplar veriyoruz ama bilinçlenmiyoruz
Naci Görür
Naci Görür
kitabında tam olarak bundan bahsetmiş aslında. Bir kaç bilim insanı çıkıyorlar seslerini duyurabildikileri heryerden sürekli halkı uyarıyorlar. Ama çokta bilinçlenmeye niyetimiz yok gibi hala. Halk bilinçli olup depreme dirençli evler kentler isterse her siyasetçi de onu yapmak vaadiyle çıkacaktır meydanlara ama halk ne istiyor acaba? Unutmayalım ki siyaset halkta karşılıpı olan şeyler söyleyerek yönetime geçme ve yönetime geçince de bunları gerçekleştirerek yönetimde kalmaktan başka bir şey değildir. Yani halk istese ki depreme karşı önlem alınsın bunun farkına varan siyasiler ve yönetici konumunda bulunanlar bunlara cevap vermek zorunda yani gerçekleştirmek zorunda kalacaktır. Peki tekrar soralım halk ne istiyor ki depreme dirençli yapıları kimse yapmıyor? Halk artık torpil istiyor, işe sokulmasını istiyor, çıkar sağlamak istiyor, gecekondulara tapu imara barışı istiyor, ve maalesef siyasilerde isteklerini bol bol veriyor bilim istesek eğitim istesek depreme dirençli yapılar istesek liyakat istesek adelet istesek gelişmek istesek hepsi olacak ama halkın istemesi lazım tek sorun bu sanırım
217 syf.
·
Puan vermedi
Değerli eğitimci, siyasetçi, yazar Mustafa Gazalcı’nın kaleminden, içeriğiyle okurunu geçmişe taşıyan “Yolumuzu Aydınlatanlar – Cumhuriyet’in 10 Eğitim Yıldızı” adlı kitaptan söz edeceğim sizlere… Cumhuriyet Devrimi’nin büyük ülküsü “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” kuşaklar yetiştirme atılımının özverili, çalışkan yıldızları; Mustafa Necati,
Yolumuzu Aydınlatanlar
Yolumuzu AydınlatanlarMustafa Gazalcı · Cumhuriyet Kitapları · 20231 okunma
Reklam
Türlü işkencelerden geçtikten sonra yaklaşık üç ay komiserliğin hapishanesinde kalan Şavarş Misakyan, sorguların birinde Mustafa Reşat’a “Madem Ermeni komiteciler suçluydu bütün halkı yakacağınıza, çöllere kadar süreceğinize bir tek onların peşine düşseydiniz” dediğinde, Mustafa Reşat Bey’in kendisine verdiği cevap, tarihe not düşülecek nitelikte: “Yara kangren olmuştu… Hınçak, Taşnak bunların hiçbirinin benden gizlisi saklısı olamaz. Ne yaptıysak olmadı, beş yaşındaki çocuk büyür aynı yolda devam eder. Şimdi Suriye’de rahat edersiniz, Araplar daha iyidir, gidin onlarla anlaşın.” İkili arasında geçen bu diyalog, bir polis müdürü ve bürokrat/memur olarak Mustafa Reşat’ın “Ermeni Sorunu” ile ne derece haşır neşir olduğunun göstergesi aslında. İlaveten, Mustafa Reşat Bey’in meseleyi tanımlarken ve sorunu kendi dağarcığıyla teşhis ederken seçtiği ve kullandığı kelimeler, karar verici siyasi aktörlerin emri altında çalışan bir bürokratın/teknokratın zihniyetini anlamamız açısından çarpıcı. Talat Paşa’nın ifadesiyle “kamilen izale edilmesi gereken bir gaile” olan Ermeni meselesi, ona mutlak itaatle yükümlü teknokrat Mustafa Reşat için kangren olmuş bir yaradır; bu yaranın/gailenin tamamen ortadan kaldırılması için tek çare kesip atılmasıdır. Biri siyasetçi diğeri bürokrat/teknokrat olan bu iki tarihi kişiliğin bu meseleye yaklaşımlarındaki zihinsel süreklilik dikkate değer. İşte raison d’état, yani devlet aklı dediğimiz kavram tam anlamıyla bu şekilde vücut bulur.
Cemaatler siyasetçi gibi konuşuyor, siyasetçi din vazediyor, aydın komplo teorileri üretmek ya da propaganda makinesine yakıt ikmal etmekle meşgul. O yüzden ayakkabı boyacısından yayıncısına kadar kimse mesleğinin gereğini yerine getirerek yükselmek derdinde değil. Hayat parçalanmaz değil ama birbirine karıştığı durumun adı da bütünlük değil. Akif Emre
Şöyle hayali ama tipik bir olay düşünelim; yerel bir siyasetçi, bir iş adamından gönlünü hoş tutacak bir şey, bir hediye almış olsun (gerçekten inanarak şöyle söylediğini varsayalım): “tek yaptığım, şahsi bir arkadaşın cömertliğini geri çevirmemekti” diyecektir. Yasanın söyleyeceği şey ise “hayır, anlaşmaların lehine yapılmasını sağlamak için birisinden rüşvet alıyordun” olacaktır. Yolsuzluklara karışan devlet memurlarının kamusal ve özel ayrımını nasıl bozduklarını görmek için, yaptıkları işlere eşlerini ve çocuklarını karıştırdıklarını hatırlamak yeterlidir.
Hukukun egemen olduğu toplumlarda iktidar tutkusuna kapılmış bir siyasetçi, istese de, her türlü aracı kullanamaz. Araçların kullanımı, siyaset aktörlerinin insaflarına ve ahlâkî yetkinliklerine bırakılmamıştır. Siyasetçiler, ne siyasi amaçları adına birilerini çeşitli düzeylerde hak ve hürriyetlerinden yoksun bırakmanın politikasını veya kirli propagandasını yapma imkânı bulurlar ne de dini iktidar olmanın ve iktidarı elde tutmanın bir aracı olarak kullanma imkânına sahip olurlar. Dinin bu politik kullanımı bir süregenliğe dönüşürse, siyasetin tekel olarak sunduğu dindarlık tipolojisi, "dini olduğu için ahlaka ihtiyacı yokmuş gibi davranan" bir kitleye dönüşür.
Sayfa 57 - Ötüken NeşriyatKitabı okuyor
Reklam
285 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Stoacı Felsefe ile İslâm Ahlâkının Benzerliğini Ortaya Koyan Eser..
Roma Tarihinin meşhur siyasetçi ve düşünürü Seneca'nın (d. M.Ö. 4) "İyilikler Üzerine" isimli eseri; bildiğimiz anlamda tüm iyilik türlerini, nedenlerini, çıkış noktalarını ve kapsamlarını tek tek ele almaktadır. Bir davranışın ne zaman "iyilik" olarak tarif edilebileceği, niyetin nerede devreye girdiği, insanların ne zaman, kime, ne oranda teşekkür etmesi gerektiği ... adeta bir TV. programı izliyormuşcasına keyifle sunulmaktadır. Stoacı Felsefenin takipçisi olan Seneca, Tanrı'nın lütufla verdiği nimetlerine şükretmek dahil, İslâm Ahlâkında bahsi geçen "hayr", "hasenat", "sadaka", vb. kavramlarla şaşırtıcı derecede benzerlik ve hatta aynîlik oluşturmaktadır. Ne var ki Hz. İsa (as) Kudüs'te ortaya çıktığında kendisine veya havarilerine tâbi olmamış ve çok tanrılı din üzerine olan inancını, M.S. 65'te intihar edene kadar sürdürmüştür. Bununla birlikte akıl ve felsefe yoluyla vardığı tespitlerinin günümüze kadar önemini koruduğunu ve kabul gördüğünü söyleyebiliriz. Düşünme-Felsefe içerikli eserleri okumayı seven, sabırla takip edebilen tüm yaş gruplarına, bilhassa öğretim / yöneticilik vasfı taşıyanlara tavsiye edilebilir.
İyilikler Üzerine
İyilikler ÜzerineSeneca · Doğu Batı Yayınları · 202312 okunma
Evrensel neden taşkın akan bir seldir, önüne çıkan her şeyi sürükleyip götürür. Kendilerini siyasetçi sanan, filozof gibi davranan adamlar ne değersizdir, ne boş konuşurlar! Ey insan! Doğanın senden talep ettiği işi yap, şayet bu görev sana verilmişse ve birileri bunu görüyor mu diye etrafına bakınma. Platon'un Devlet'i gibi bir şey umma, en ufak bir gelişmeden memnun ol, ne kadar ufak olursa olsun önemsiz olmadığını düşün...
·
Puan vermedi
“.., aşk aşkı doğurur.”
Balzac, the onurlu Balzac, Zambak, ahh onurlu aşık:) Ah ben ne edem, nerelere gidem diye diye okuduğum, şunun altını, bunun üstünü çizeyim derken sürülmüş tarlaya çevirdiğim kitap.. Mesele tabi ki yüzeysel bir aşk değil. Tabi ki etik olmayanı meşrulaştırmak değil. Asla:) Mesele ne bilüün mü :) Eşsiz bir gözlemci olmakla beraber gerçeği ennn romantik halde aktarmayı böyle güzel başarmak her yazarda şahit olduğum şey değil. Siyasi, toplumsal, ekonomik, sınıfsal muhabbetlere girmicem oke. Her genç erkeğin okuması mutlak surette olması gereklşinjnjnklş Fransız yazarım, kendi çocukluğunun badirelerini ve hayallerini naklen yazmış, bu yüzden çok gerçek, bu yüzden çok romantik işte.. adeta bir filozof, sosyolog, psikolog, danışman, siyasetçi, pedagog, ve #bilmemneolog Balzac hayranlığım 1. kitabıyla başlamış bulunuyor. Kütüphanemde iç çekerek bakacağım köşeme, çoluğuma çocuğuma miras olarak koyuyoruum. Tavsiye tabii ki
Vadideki Zambak
Vadideki ZambakHonore de Balzac · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202242,1bin okunma
Siyasetçi olmuşumdur
Hiçbir itiraza katlanamaz, yaptığı hiçbir hatayı itirafa yanaşmazdı.
Reklam
324 syf.
10/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Görmek, José Saramago'nun Körlük kitabının devamı niteliğindedir ve en az ilki kadar başarılı ve eşsiz buldugumu en baştan ifade etmeliyim. Körlük'ü pandeminin başlarında okumam biraz talihsiz oldu ,biz de o dönem bir bilinmezlikle baş etmeye çalışıyorduk çünkü. Bu bakımdan eser, hem kitaptan hem de kendi yaşadıklarımızdan etkilenmemin
Görmek
GörmekJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınları · 202217,8bin okunma
Roma'da monarşi ve donuk bürokrasinin sazı çalmaya başlayana kadar siyaset son derece çekişmeliydi. Her bir siyasetçi dostluk ve düşmanlıkların şekillendirdiği siyaset arenasında gladyatör gibi dövüşmek, muzaffer bir komutan gibi ölmek istiyordu.
Sizin anlayacağınız, belgemiz sağlam.
Özetlersek, İnönü'ye göre Atatürk, açıkça zarar eden çiftliği devlete "satarak" Cumhurbaşkanlığı bütçesinden sürekli para emen bubaş belasından kurtulmak istemekte, kendisini de bu haksızlığın önüne geçmeye çalışan hamiyetperver bir siyasetçi olarak sunmaya gayret etmektedir (Ne kadar hamiyetperver olduğunu, daha doğrusuyakınlarına karşı ne yaman hamiyetperverliklerde (!) bulunduğunu başka bir vesileyle anlatırım inşallah.) Peki bu sözleri kim söylüyor? Devrin kudretli başbakanı İsmet İnönü. Nerede söylüyor? Sabahattin Selek'e anlattığı, Ulus gazetesinde tefrika edilen vesonra da İnönü Vakfı tarafından Bilgi Yayınevi'nde basılan hatıralarında.
Sayfa 18 - TimaşKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.