Milli Mücadele dönemi öncesinde vatansever, yetenekli ve mücadele taraftarı tek kumandan elbette ki Mustafa Kemal Paşa değildi. Bu mücadelede ona yardımcı olan kumandanlar vardı. Ancak onu diğerlerinden ayıran en önemli farklılığı tabii ki dehasıdır. Askeri alanda olduğu kadar siyasi alanda da gerçek bir deha sahibiydi. En akıllı, önde gelen askerlerimiz bile "Bursa'yı, Antalya'yı, lzmir'i kurtarmakla uğraşmayın, olacak şey değil, tükeniriz, elimizdekini de kaçırırız" diyorlardı. (Şimdilik bu ne kadar sürecek belirsizdi) "Anadolu ve Doğu Anadolu" ile yetinelim düşüncesindeydiler. Ancak Atatürk'ün kafasındaki geleceğe ait savaş hedefi çok daha farklı ve doğru olanıydı. Misak-ı Milll sınırlarını gerçekçi kriterlere dayandırmış ve nerede ileri gidip nerede duracağını çok iyi bilmiştir. Atatürk olmasaydı ne olurdu sorusunun cevabı da işte burada saklıdır. Belki yine bir Türkiye olurdu ama sınırları dar bir Türkiye ve asıl önemlisi Marmara ve Ege'nin olmadığı bir Türkiye...
Bütün bunları bir irade ve deha adamı başardı . Türklerin "Gazi" adını verdikleri adam, Türkiye'ye yalnız siyasi istiklalini vermekle kalmadı, o tam manasıyla ve herşeyi tamam yepyeni bir devlet, "Türkiye Cumhuriyeti" devletini yarattı. Bu devleti teşkilatlandırdı , modern bir şekil verdi, sağlam bir politika temeli kurdu ve uzağı gören azimli bir "aile babası" gibi kendi yarattığı devleti idare etti . Bugünkü canlı Türkiye, Cumhurreisi Atatürk'ün ve etrafını saran sadık, zeki adamlarının eseridir. Bir devlet adamının ilk vasfı çalışma arkadaşlarını seçmesini bilmesidir. Türkiye Cumhurreisi bu vasfı mükemmel surette göstermiştir.
Yeryüzünde deha pırıltılarının en az görüldüğü yerler siyasi meclislerdir. Meclistekiler ancak zamana ve mekana uygun incelikli sözleri ve ülkeye değil de partilere yönelik hizmetleri dikkate alırlar.
Bir daha yüzünü görmek, kendi düşünceme göre her arzunun üstündeydi. Milleti dilsizlikten kurtaran, bize edebiyat sevgisi, bir siyasi düşünce veren, zulümden nefret ettiren, zalimleri, yılandan korkunç, akrepten iğrenç, cellattan merhametsiz tanıtan oydu. Onu, o deha örneğini, ölümün çukuruna verilmeden önce bir kez daha görmek benim için bir evlatlık göreviydi. O hepimizin, gelecek kuşaklarda yetişecek vatan evlatları için irfan babası, edep ve siyaset piri idi. Bizi düşünmeye, düşündüğümüz gibi söylemeye o alıştırmıştı. Ona insanlık kimliğimiz bile şükran borcu taşıyordu.
Sayfa 44 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, (Şinasi'nin Hayatının Son Günleri ve Ölümü)Kitabı okudu
iki üç gündür biraz hastayım. bu süreçte kitap okuyamadım. uzun süre kitabın başında duramadığım için kitap okuyamadığım bu sürede aklıma geçenlerde
Fotoğraflarla Atatürk kitabını okuduğum/fotoğraflarına baktığım geldi.
ben genelde Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğraflarına bakarken o zaman gerçekleşen
Şah ve Sultan
İkisi de aynı dehaya sahipti ve ikisi de cihangir olmak istiyordu. İkisinin de artık diğerine tahammülü yoktu ve ikisi de kendi varlığını diğerinin yokluğunda görmeye başlamıştı.(S:62)
Her ikisi de büyük hükümdarlık kumaşından biçilmiş siyaset gömlekleri giyiyorlardı.(s:62)
İkisi de yönetmek için yaratılmış bu adamlardan ikisinin de deha çapında yetenekleri vardı...(171)
Biri daha şehzadeyken Osmanlı hükümdarı olmayı kafasına koyan Yavuz Sultan Selim, diğeri Safevi hükümdarı Şah İsmail.
Doğu ile batının savaşı...
Ve iki hükümdar Çaldıran Savaşı'nda karşı karşıya gelir.
Kitapta Kamber, Şah İsmail'i
Can Hüseyin de Yavuz Sultan Selim'i anlatmaktadır.
Yazar iki hükümdarın siyasi ve askeri mücadelesinin yanı sıra, ikisinin de iyi ve kötü yanlarını, kişiliklerini iyi bir dille detaylıca anlatmış. Ayrıca kitapta sevginin her hali çok güzel anlatılmış. Yazar nasıl bu kadar derine inebilmiş demekten kendimi alamadım.
Bunun yanı sıra iki hükümdarın mektupla atışmaları da çok hoştu.
Müslüman ile müslümanın savaşını karşıt saflarda olan ikiz kardeşler Aka Hasan ve Can Hüseyin üzerinden anlatılması Çaldıran Savaşı'na farklı bir bakış açısı oluşturmuş.(Burada herkes biririni tanıyor, herkes aynı soydan, aynı boydan bir törenin kurallarına göre birbirini buluyor, kucaklıyor, vuruyor, öldürüyordu. s:231)
İskender Pala'nın okuduğum ilk kitabı, çok etkilendim ve beğendim tavsiye ederim.
Şah ve Sultanİskender Pala · Kapı Yayınları · 202332,6bin okunma
Birinci dünya savaşı da dahil 12 yıl savaşta kalmış bir memleket, İstanbul'un işgali, yorulmuş bir halk, küle dönmüş bir dünya, imparatorluklar birer birer yıkılıyor ve her şey ile karmakarışık bir dönem.
Mustafa Kemal Atatürk ‘ün Samsun’a ayak basması ile başlayan, Amasya’da ilan edilen Milli Mücadele ve Yeni Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu.
Bütün
Kitapta küçük bir kasaba hastanesinin doktoru ve hastanenin altıncı koğuşunda kalan akıl hastaları anlatılıyor. Kitapta insan yaradılışı ile ilgili birçok mesaj görebilirsiniz. Bu yaratılışın tartışıldığı kısımdan bir alıntı şöyledir; “İnsan niçin ebedî değildir? diye düşünür. Bütün bu dimağ merkezlerine, dimağın bu girinti çıkıntılarına ne lüzum