Afgan - Yılmaz Özdil
Yılmaz Özdil
Yılmaz Özdil
- Okuyun Okutturun. Afganistan'dan yola çıkıp, boydaaan boya İran'ı geçiyorlar, sınırımızdan yürüye yürüye Türkiye'ye giriyorlar. Afganistan'dan çıkıp yürüye yürüye Türkiye'ye gelmen demek, Türkiye'den yola çıkıp yürüye yürüye Hollanda'ya gitmen demek… Arada o kadar mesafe var. Ve hâlâ, bunların yürüye yürüye geldiklerine inanan
Sen, sen olarak yok olmak zorundasın, o zaman gerçek ortaya çıkar. Gerçeğin ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değilsin, rüyalarında bile. Sen gerçek dışısın ve gerçek dışılıkta yaşıyorsun. Rüyalarda yaşıyorsun, uykuya dalmış vaziyettesin. Uyanışın nasıl bir şey olacağını kavrayamazsın. Yalnızca bir tek şey söylenebilir: Bildiğin hiçbir şeyi
Reklam
Arabaya benzin koydular. Benzin deposu delikti. Kara sakızla hemen delikleri tıkadılar. Otelcinin oğlu , yarısı kopuk direksiyonun başına geçti. Otobüs sahibi olan adam : bir '' Bismillah!... '' çektikten sonra gerildi, gerildi , sonra arabanın üstüne doğru koşarak , arabaya bir tekme indirdi. Tekmeyi yer yemez araba , - Hırrr!... diye çalışmaya başladı. Amerikalı teknisyenler şaşırıp kalmışlardı. Oradan bir bozuk traktörün olduğu yere gittiler. Traktör sarımsak , sovan ,eski papuç , nal ve kurdelalarla süslü , üstüne çuvallar gerilmiş , orası burası halatlarla bağlı bir durumdaydı. Amerikalılar bunu da traktöre benzetemedikleri için bozukluğun nedenini anlayamadılar. Ama bu bozukluğun ne olduğunu anlamadıkları makineyi bir köylü , birkaç kere üstüne varyoz indirerek çalıştırabilmişti. Mister Harry Scott , - Siz bunları çalıştırıyorsunuz , şikayetiniz nedir? diye sordu. Traktör sahibi , - O balyoz kimin kafasına inse çalışır , dedi. Marifet deh deyince laf anlayıp gitmesi , çüş deyince güzellikle durması...
135 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 23 hours
Peki ya kaybedenler ne yaşar? Bunu düşündük mü?
“Savaş” sözcüğüne hepimiz aşinayız. İnsanoğlunun bu bitmek bilmez paylaşım kavgasına bir mecburiyetmiş gibi bakmayı, zaferleri kutsamayı, ölümü daha bu dünyada cennet ile taçlandırmayı, haklı-haksızı tespit etmeyi tarih kitaplarından güzelce öğrendik. Hep ileriye, kazanan taraf ile birlikte geleceğe çevirdik yüzümüzü. Peki ya kaybedenler ne
Alman Sonbaharı
Alman SonbaharıStig Dagerman · Everest Yayınları · 201581 okunma
Gökyüzünde binalar, toprağın içinde trenler. Siz Amerikalılar çok tuhafsınız; cenneti dünyaya indiremiyorsunuz, cehennemi yukarı çıkarıyorsunuz.
Kızılderili şefleri trenle New York’a getirildi. Bir heyet kendilerini karşıladı. Konuklara toplantı öncesi kenti gezdiriyorlardı. Sokaklardaki insan seli, arabaların, iş makinelerinin gürültüsü kızılderilileri şaşırtmıştı.. Birara Oglala Lakhotaları’nın şefi ve şamanı Heȟáka Sápa-Kara geyik bir Ağustos böceğinin şarkısını duyduğunu söyledi. Diğer reisler onayladı ama beyaz adamlar inanmadı. Kentte Ağustos böceğinin olmayacağını, olsa bile bu gürültüde duyulamayacağını söylediler. Kara geyik ısrar etti. Arabayı durdurdu. İndi, ilerideki parka gitti ve bir ağaçta Ağustos böceğini gördü. Amerikalılar şaşırmıştı.. “Olamaz” dediler, “Sende doğaüstü güçler var.” “Hayır” dedi Kara geyik, “Ağustos böceğini duymak için doğaüstü güce ihtiyaç yok.” “O zaman biz niye duymadık?” dediler. Kara Geyik cebinden metal bir 50 sent çıkardı, kaldırımda yürüyen insanların arasına yuvarladı. Bir anda herkes “Acaba benden mi düştü?” diye paraya bakmaya başladı. Kara geyik yanındakilere sordu: “Anladınız mı?” “Anlamadık” dediler. Anlattı; “Bir insan için önemli olan, nelere değer verdiğidir. Çünkü her şeyi ona göre duyar, ona göre görür ve ona göre hisseder. Siz doğaya değer verseydiniz, Ağustos böceğinin şarkısını duyardınız.” Alıntı
Reklam
246 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.