Muallimler Ankara'da bir toplantı yapmışlar, bu içtimaya iki-üç muallim hanım da iştirak ederek salonda ayrı bir yere oturmuşlardı. Muallim hanımların içtimaya gitmelerini hoş görmeyen meclisin sarıklıları Gazi'ye şikayete giderler. Gazi kızarak: ''Kimmiş muallimler cemiyet reisi? Çağırın onu!'' der. Mazhar Müfit birkaç dakika sonra içeri girince gürleyen bir sesle ona çıkışır: ''Siz Muallimler içtimada ne yapmışsınız ? Ne ayıp şey bu?'' Mazhar Müfit şaşakalır. Gazi'den bu hareket mi beklenirdi? Sarıklılar muzaffer bir beşaretle gülmektedir. Sarıklılar neşe içinde iken, Gazi'nin sesi hep aynı tonda devam eder: ''Olur şey değil,olur şey değil! Mazhar müfit hala ayakta ve hala ne diyeceğini şaşırmış bir halde cevap vermeye çalışır: ''Efendim vallahi...'' ''Bırak bırak ben hepsini biliyorum; içtimaya muallime hanımları da çağırdınız. Fakat onları niye ayrı sıralara oturttunuz ? Sizin kendinize mi itimadınız yok, Türk hanımlarının faziletine mi ? Bir daha öyle ayrılık gayrılık görmeyeyim, anladınız mı ?''
- Fakat nasıl olur? Benim onlardan hiçbir çıkarım yok. Siz onları niçin mezardan çıkarmak istiyorsunuz? Çiçikov, ihtiyarın meseleyi anlamadığını düşünerek konuyu detaylıca anlatmak zorunda kaldı. Birkaç kelime ile ona canları devir veya satışın kağıt üzerinde olacağını ve çanların yaşıyorlarmış gibi gösterileceğini açıkladı. Yaşlı kadın gözlerini iri iri açarak ona baktı: - Ya siz ne yapacaksınız oluyor onları? - Orası benim bileceğim bir şey. - Fakat onlar ölü! - Onların yaşadığını kim söyledi ki? İşte bu yüzden ölüler size zarar veriyor, çünkü onlar için vergi ödüyorsunuz. Ben sizi, yükten, vergi ödemekten kurtaracağım. Anladınız mı? Sizi yalnızca kurtarmıyorum, üstelik on beş ruble de para veriyorum. Anlaşabildik mi? Yaşlı kadın tane tane konuştu: - Doğrusu anlayamadım. Şimdiye kadar hiç ölü can satmamıştım.
Sayfa 46 - İskeleKitabı okudu
Reklam
360 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
1 haftadır elimde süründürüp durduğum kitabı nihayet dün akşam bitiridm.Aslında çok fazla beklentim olmasına rağmen yine beklentimin altında kalan o kadar çok bir çok ülkede çok satanlarda olmasına rağmen beni çok fazlada etkilemeyen bir kitap oldu açıkçası. Öncelikle macera-suç-dram kategorisinde bir kitap diyebilirim.Macera ve suç olmasına rağmen biraz işin içinde psikolojik gerilimde var.Yani siz öyle zannediyorsunuz ama aslında yok :D Evet çok mantıklı açıklama yaptım eminim anladınız :D Spoiler vermek istemiyorum çünkü sonu oldukça değişik bitiyor aslında tam bir mindfuck filmi olacak türde diyebiliriz sonu beklenmedik bitiyor ama bi 200 sayfa kadar okumakta biraz eziyet çektim açıkçası sonunda ne olacağını merak etmesem hayatta okumaya devam etmezdim çünkü yazar 200 sayfa boyunca sürekli aynı şeyler anlatıp duruyor. Ayrıca kitabın bütün karakterlerine uyuz oldum ya bir kitapta hiç mi normal bir Allah'ın kulu olmaz ya hepsi sayko :D
Trendeki Kız
Trendeki KızPaula Hawkins · İthaki Yayınları · 202011,8bin okunma
Sorularımı bitirip veda etmek üzere ayağa kalktığımda dedi ki: -"Biraz daha oturunuz lütfen." Oturdum. Şöyle bir konuşma geçti aramızda: -"Soracağınız sorular bitti mi?" -"Bitti Paşam." -"Bu vatan içine düştüğü bu felaketten nasıl kurtarılır, istiklaline nasıl kavuşturulur? diye bir soru
“Ben müşteriyim siz de satıcı, öyle göz kararıyla karides satıldığı nerede görülmüştür?” “Eeh… Balina değil, orkinos değil, sinarit değil. Alt tarafı 250 g karides alacaksın arkadaş, tutup bir gazetelik laf ediyorsun.” “Böylece alıyorsan ne âlâ! Almazsan keyfin bilir…” “Bari kâğıdını değiştirin, bu kese kâğıdı ıslak.” “Zatınızın teşrif edeceğini bilselerdi karidesler ıslanmamak için şemsiye kullanırlardı. Ama bizim kâğıtları beğenmiyorsan seninkilere sararız…” “Bırakın onları notalarım onlar: Bestem, bestelerim; keman partisi, çello partisi, viyola partisi…” “Halk Partisi, Adalet Partisi, Bölükbaşı Partisi… Seninki gıygıycı galiba. Kusura bakma Şopeeenn!” “Ben Şopensem siz de balıkçı güzelisiniz, anladınız mı? Vazgeçtim almaktan, karidesleriniz de sizin olsun!”
Aziz Ayyaş
1934 yılı. Bir bahar akşamı. Yaşını başını almış bir beyefendi, Seine’in üzerindeki köprülerden birinin taş basamaklarından aşağıya, kıyıya doğru iniyordu. Burada, tüm dünyanın da bildiği üzere – yeri gelmişken, bir kez daha insanları yoklayalalım- Paris’in evsizleri yatar. Ya da şöyle diyelim: Konaklar. Bu evsizlerden biri; hani
Dante KitapKitabı okuyacak
Reklam
664 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.