Tam zamânıydı, ahâlîye çevirdim yüzümü;
Açtım artık bu sefer ağzımı, yumdum gözümü:
"Hiç muallim kovulur muymuş, ayol, söyleyiniz!
O sizin devletiniz, ni'metiniz, her şeyiniz.
Hoca hakkıyla beraber gelecek hak var mı?
Sizi mizâna çekerken bunu sormazlar mı?
Müslüman, elde aså, belde divit, başta sarık;
Sonra, sırtında, yedek, şaplı beş on deste çarık;
Altı aylık yolu, dağ taş demeyip, çiğneyerek,
Çin-i Maçin'deki bir ilmi gidip öğrenecek.
Hiç düşünmek de mi yoktur be adamlar, bu ne iş?
En büyük tali'i Mevlâ size ihsân etmiş,
Hem de tâ olduğunuz mevkie göndermişken;
Teptiniz kendi gelen ni'meti sersemlikten.
Çok zaman geçmeyecektir ki bu nankörlüğünüz,
Ne felâketlere meydan verecektir, görünüz!
Köylerin yüzde bugün sekseni, hatta hocasız;
Siz de onlar gibi câhil kalarak anlayınız!
Bir hata oldu, deyip şimdi peşimansınız a...
Ne çıkar? Gitti giden, kıydınız evladınıza..”