Kardeşlerim, bilirsiniz ben yalan söylemem, her şeyi, ne bir eksik ne bir fazla, gördüğümce anlatırım sizlere. İnanın bana, Avrupa'da "şey'siz yaşamaktansa, ölmek için ateş borusunu alnına dayayan insanlar vardır. Çünkü Papalagi türlü türlü yolla zihnini bulandırır, sonra da kendi kendine, insan nasıl yemeden yaşayamazsa "şey"siz de olamaz der.
Bakın yalnızca size söyleyeceğim gerçeği, çünkü insanın ruhunu okuyorsunuz: Benim içimde boş laf da, iş de, yalan da, gerçek de hepsi bir aradadır. Hem de bütün içten pişmanlığımla.... İster inanın, ister inanmayın işte yemin ediyorum size, insanın karşısındakini aldatmak için gözyaşlarıyla, pişmanlık numaralarıyla birlikte söz ve yalan şeytanca (hem de tam şeytanca) bir düşüncede birleşirler! Yemin ederim öyle! Başka birine söylemem bunu, çünkü ya gülerler ya da yüzüme tükürürler. Ama siz prens, insanca yargılıyorsunuz.
Reklam
Alay etmiyorum. Siz anlamıyorsunuz, hepsi o kadar... Aslında anlayacak bir şey de yok ve bütün sıkıntı da işte bundan doğuyor. Ama inanın, bana sizin için... Neyse, her şeyi anlamamak daha iyi... Bütün bunların bir düş olabileceğini aklınıza hiç getirdiniz mi?
"Anlıyorum," dedim düşünmek için zaman kazanmak adına. Doğruya doğru, kadını sevmiştim. Bugün gördüğüm adayların içinde en iyisiydi. Hata şirketteki başka bir pozisyon için başvursaydı, diploması yeterli olduğu sürece gözüm kapalı işe alırdım. Ama şoförüm olması... Garip geliyordu, yanlış hissettiriyordu. "Bade Hanum," diye başladım ama kelimeleri bir an için toparlayamadım. Boğazımı temizledim, tekrar deneyecektim ki o benden önce davrandı: "Yoksa siz de kadınların iyi araba kullanamayacağını düşünen erkeklerden misiniz?" "Hayr!" dedim telaşla. "Konu o değil, inanın." Kadınlar hak- kında o gekilde konuşulmasından da bir şeyi yapamayacaklarının ima edilmesinden de hiç hazzetmezdim. "Bunu söylediğim için beni bağışlayın ama şoförlüğün sizin gibi bir kadın için uygun meslek olduğunu düşünmüyorum," dedim bir çirpıda. O itiraz etmeye yeltenince müsaade etmeden açıklamaya çalıştım: "Anlamaya çalışın. Trafikte sürekli laf atacak olan terbiyesizlerden tutun da... Ne bileyim, bu şirketteki insanlar arkanızdan dedikodu bile çıkarır, başkanın oğlunu tavlamak için şoför olmuş diye. Dediğim gibi, bağışlayın. Böyle konuşmak istemezdim ama tamamen sizin iyiliğiniz için..."
O zaman ne diyoruz? Herkesin gerçekliği kendisine. :)
Beyin bize habire hikayeler anlatır ve her birimiz de anlattığı bu hikayelere inanırız. İster görsel bir yanılsamaya kanın, ister içine hapsolduğunuz rüyaya inanın, ister harfleri renklerle birlikte deneyimleyin, ister bir şizofreni atağı sırasında yaşadığınız sanrıyı gerçek sanın, beyin hikayelerini size nasıl sunarsa; siz de gerçekliğinizi o şekilde kabullenirsiniz.
Sayfa 82 - DomingoKitabı okudu
Elbette Kerim Ali ağabeyim de neler neler düşünmemişti ki. Onun okuması lazım diyordu, sizler siz güzel kızlar sevgiyle yetinmeyi bildiniz, ama gelecekte böyle olmayacak inanın, dünyamız değişiyor, savaşları çabucak unutur oldu insanlar... Okumalı meslek sahibi olmalı bu yeni insan. Bileğine altın bileziğini takmalı. Kız olsa da erkek olsa da artık böyle bu.
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
Dostoyevski'nin de "fiziksel nöbetleri" veya nöbetin başlangıcındaki "karmaşık zihinsel durumları" vardı. Bunlardan şöyle söz etmişti: Siz sağlıklı insanlar, biz epileptiklerin nöbetimiz başlamadan az önceki saniyede neler hissettigimizi hayal bile edemezsiniz.. Bu mutluluk bir saniye mi, bir saat mi, yoksa bir ay mi sürer, bilmiyorum. Ama inanın bunu hayatın bütün zevkleriyle bile değişmezdim.
Sayfa 165
Yine bunlara, "siz de o insanların inandığı gibi inanın." denildiği zaman "Ya, biz o akılsızların inandığı gibi mi inanacağız?" derler. Sahi mi? Doğrusu akılsız kendileridir onların ve fakat bunu bilmezler.
BAKARA SURESİ 13Kitabı okuyor
"Onları cezalandırmak için düello hoş görülüyor." "Peh! Düello," diye haykırdı Kont, "inanın ki, hedef intikam olduğunda hedefe varmanın eğlenceli bir yoludur! Bir adam sevgilinizi kaçırır, bir adam karınızı baştan çıkarır, kızınızın onurunu lekeler; Tanrı'dan yarattığı her insana vadettiği mutluluktan payını isteyen tüm bir yaşamı keder, sefalet ya da alçaklıkla mahvolmuş bir var oluşa dönüştürür ve siz de ruhunuzu çılgınlıkla, yüreğinizi umutsuzlukla dolduran bu adamın göğsune bir kılıç sapladığınız ya da kafasına bir mermi sıktığınız için intikamınızı aldığınızı sanırsınız! Hadi canım! Üstelik düelloyu sıklıkla o kazanır, herkesin gözünde aklanır ve bir şekilde Tanrı tarafından bağışlanır. Hayır, hayır, birin den intikam alacak olsam bu yöntemi asla denemezdim.."
Sayfa 457 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. CiltKitabı okudu
Siz hiç yıldızlarla konuşmayı denediniz mi? Ben denedim. Bu işi bir oyuna dönüştürüp, kimi gecelerde sabahı kolay edebilmeyi başardım böylelikle; yaşanabilecek olası çıkmazların ne denli dayanılır olabileceklerini ayrımsadım. Bana böylesi bir tutum için pek de hoş sayılamayabilecek nitelikler yakıştırılabilir biliyorum. Ama yakıştırmalar ne olursa olsun, yabana atılır bir keşif değil bu inanın. Bu tutumunuza bir süreklilik kazandırdığınızda kandırmacalardan yana da olsa yepyeni bir çıkış kapısının varlığından er ya da geç haberdar olabiliyorsunuz çünkü ve sessizliğinizin tam anlamıyla bir sessizlik olmadığını eninde sonunda anlayıveriyorsunuz. Anılar size eşlik edebiliyor ama yaşadığınız bu dünyanın çok ötesinde bir yolculuğa sa çıkabiliyorsunz.
Sayfa 85 - Afa
Reklam
Nazi ölüm kamplarından sağ kurtulanlar, en korkunç tacizlerin bile insan belleğinde sürekli taşınabileceğinin en açık göstergesi. Nazi kurbanları için en büyük sorun, kendileri ile ölüm kampları arasına duygusal bir uzaklık koyabilmeyi, unutmayı başarabilmek oldu. Tarifsiz kötülüklerle dolu bir dünyada, tekrar Nazi Almanyasında -diyelim ki
Sayfa 129
Ve inanın, hayat, içi boşaldıkça ağırlaşır. Taşınması zor bir yük olur. O boşluğu saklamak için siz de başlarsınız yalanlara, ne kadar boşalırsa hayatınız o kadar çok yalan söyler, cakalanırsınız ve boş bir hayatı taşımanın aslında nasıl da büyük bir akıllılık olduğunu anlatmaya koyulursunuz.
Sayfa 12 - Alkım YayıneviKitabı okuyor
Üç numaralı konçerto
Sizin hayatınızda çalmak uğruna hayatınızı vereceğiniz bir “konçerto” yok mu? “İşte bunun için yakarım geleceğimi” dediğiniz bir “parça” bulunmuyor mu repertuarınızda? Yoksa eğer, bu hayatınızda hayatınızdan daha kıymetli bir şey bulunmuyor demektir. Kolay anlaşmalar yaparsınız o zaman. Budalalar karşısında susar, zorbalar karşısında eğilirsiniz. Koşumları yalandan, kırbacı çıkarcılıktan yapılmış arabalara koşulursunuz siz de. “Hayır” demeyi unutursunuz. Herkese dağıtırsınız o lanet olasıca boş mukavelelerinizi. Katiller efendiniz olur, sahtekarlar padişahlık taslar size, kulaklarınız artık hiçbir müziği duymaz, ruhunuz kayalara çarpıp terk edilmiş eski bir gemi gibi yosunlanıp çürümeye koyulur ve ortak bayağılıkların içinde atarsınız kulaçlarınızı. Ve inanın, hayat, içi boşaldıkça ağırlaşır. Taşınması zor bir yük olur.
Sayfa 12 - Alkım YayıneviKitabı okuyor
1.163 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.