Ne kitaptı ama...
Kitabın yarısına kadar bir aşkın doğuşuna şahit oluyoruz. Yarısından sonra ise hüzün dolu hayatlar, çekilen acılar, savaş, ölüm, harcanan hayatlar...
Okuması kolay sindirmesi oldukça zor olan bir kitaptı benim için.
.
Irk ve din ayrılıkları...
Hiç yoktan çıkan bir savaş ve çaresiz insanlar...
Mağdur olan yine kadınlar ve kız çocukları...
Mide bulandırıcı tecavüzler...
Daha küçük bir kızken büyümek zorunda kalan kız çocukları, düşmanının çocuğunu doğurmak zorunda bırakılan kadınlar...
Annesiz, babasız kalan günahsız çocuklar...
Paramparça olan hayatlar, değerler, umutlar....
.
Srebrenitsa katliamını konu edinen kalbe dokunan bir konusu var.
Kadın olduğum için beni derinden etkiledi ama ağladın mı derseniz ağlayamadım. Erkek anlatımı olduğu için mi bilmiyorum ama bir duygu eksikliği vardı. Sanki olanlar bir dıi gözle hissiyat olmadan aktarılmış hissi verdi bana.
.
Yaşatılan iğrençliklerin gerçekliği karşısında midem bulandı. Savaş mı veriyor her kadının bedenine sahip olma hakkını size?
Sonra düşündüm, askerlikte kadınlar egemen olsaydı da bir savaşta yaşananlar yaşatılanlar bu şekilde mi olurdu diye?
Sizce kadınlar da rehin aldığı vrya evlerini bastığı erkeklerin bedenlerine sahip olma hakkını kendinde bulur muydu dersiniz?
.
İnsanlığımızı hatırlamak için, biraz olsun empati kurmak için okumalı okutulmalı....