"Üniversiteli delikanli kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı.Okul salonundaydı maç Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar..Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa göruyordu takımda.. Hoşlandıgını, fena halde hoşlandıgını hissetti. Az sonra
BİR MASAL GİBİ
Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için
hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm..
Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye
acele acele açtım.. İçinde üç dolar ve sararıp kat yerleri
yıpranmış eski bir zarftan başka birşey yoktu...
Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi
Küller Şehrini bitirdikten sonra son hız, kitaplığımda koştum. Ikinci kitaba kıyasla biraz kalın bir kitap diyebilirim. Ama hep dediğim gibi: ne kadar kalın, o kadar iyi.
Geçtiğimiz iki kitapta gördüğümüz üzere Jace Clarynin aşığı olmanın yanı sıra ağabeyi de. Inanın bana hiçbir ağabey küçük kız kardeşinin kendisine ayak bağı olmasını istemez, özellikle de önemli bir toplantı için gölge avcılarının vatanına giderken. Ama Clary sonunda annesini uyandırmanın yolunu buldu. Bunu başarabilecek tek kişi de İdris. Alicantede. Iblis efendisi Ragmor Fell'i Jace de ziyaret edebilirdi. Böylece Clary güvende olurdu, tam da Jace'in istediği gibi. Ama Ragnor Fell Jocelyn Fray'in oğlunu değil kızını bekliyor. Jace Clary'i durdurabilir mi? Kaybettiğimizi sandıklarımız aslında karanlık köşelerde gizlenir. Imkansız dediklerimiz sadece yapay bir gerçeklikten ibarettir. Hayatınızdaki en önemli sırla beraber derin bir uykuya dalanlar tekrar karşınıza çıkabilir. Eski topraklarda bir meleğe sevgilinizi hayata döndürmesi için yalvarabilirsiniz. Hayat kurtarabilecek sırları öğrenirken şeytanın sağ kolu sizi dinliyor olabilir. Benliğinizden emin olamayacak kadar kaybolabilir, hayatınızı değersiz olduğu kanısına vardığınız için tehlikeye atabilir, küçük kardeşinizin ölümünü görmek zorunda kalabilir ya da beyaz atlı prensiniz zannederek öptüğünüz sahte kahramanınız, dünyayı yerle bir etmek isteyen öz ağabeyiniz olabilir. Ama yinede en sonunda kendinizi havai fişekleri izlerken bulabilirsiniz. İşte! Camlar Şehri'ne hoşgeldiniz!
SÜRVEYAN HEKİM
“Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında.
Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur.
Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız.
Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
Nasıl bir kitap mıydı? Hemen başlarında bu kitabı sevdim diyemezsiniz. Sanırım okudukça sizi yavaş yavaş içine alan, kelimeleriyle etkisi altında bırakıp, sizi derinden sarsan,kalbinize dokunan, bir kitap. Ve okuduğum kitaplar arasında, bize bir şeyler katıp düşünmemizi sağlayan, çok duygusal kitaplardan biriydi.
Kitap Lydia nın ölmesiyle
Ilk kitap olan keşke gerçek olsadan çok daha fazla beğenmiş olmam beni şaşırttı. Yine alışık olmadığım sizli bizli konuşmalar biraz rahatsız etti ama kitabı çok sevdim. Hem güldürdü hem duygulandırdı ve tam kıvamındaydı.
İlk evladım Köksal 1969 yılında
ikinci evladım Serdar 1971
üçüncü yavrum Hakan 1973
dördüncü oğlum da 1975 yılında dünyaya merhaba demişti.
13 Kasım Cumartesi 1976 gününden bir gün evvel Serdar'ın dişi çok ağrıyordu. Sabaha kadar ağlamış hiç yatmamıştı. En küçük oğlumu abisine (Köksal) bırakarak Serdar'ı dişçiye götürmeye karar verdik. Serdar
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
Spoiler içerir.
“Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar hırsızlığın çeşitlemesidir… Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini
“Kendinizi başkasına anlatmayın..
Sizi sevenin buna ihtiyacı yoktur.
Sevmeyen de inanmayacaktır zaten…
Onun hayatında bir seçeneksen,
Onun senin bir önceliğin olmasına izin verme.
İlişkiler en iyi dengeli olduğunda yürür…
Uyandığında iki seçeneğin var…
Tekrar uyuyup bir rüya görmek, ya da uyanıp rüyanın peşinde koşmak…
Bize değer verenleri ağlatır, vermeyenler için ağlarız…
Bizim için hiç ağlamayacaklara değer veririz…
Garip ama gerçek…
Bir kez bunu anlasak değişmek için hiçbir şey geç değil…
Mutluyken söz, üzgünsen cevap, öfkeliysen karar verme…
Zaman nehir gibidir…
Aynı suda iki kez yıkanılmaz…
An’ı yaşa, geçen su bir daha gelmez…
Hep meşgulsen, hiç müsait olamazsın…
Hep zamanının olmadığını söylersen, hiç zamanın olamaz…
Hep “yarın yapacağım” dersen, yarın hiç gelmez…“
Haydut Karokep
Jarvinen konuşmasında Haydut Karokep’in hayatını hatırlattı:
-Efendiler! Bundan yirmi beş yıl önce bütün Finlandiya’yı heyecan ve
dehşet içinde bırakan Johan Karokep ismini hatırlıyor musunuz?
Karokep, bir hırsız ve hayduttu. Büyük şehirlerdeki bankaları, işyerlerini ve kiliseleri
soyardı. Hırsızlık yaparken âdeta polise