Selin

Selin
@slndnmzz
- Siz, sahiden ihtilâlci olmuşsunuz Ahmet! - Teşekkür ederim kardeşim... Bugün bir insana bundan büyük iltifat olmaz.
Reklam
Oysa bir insan, dünyada diğer insanların fedakârlığına nasıl muhtaçsa, öteki insanlara karşı fedakârlık etmek ihtiyacını da bazı bazı aynı şiddetle duyar.
Düşünmeli ki, esir bir vatanda, esir insanların zaten namusu, bir manada lekelenmiş sayılır. Bu lekeyi, ancak, toprağımızı kurtarınca silebileceğiz.
116 AhmetKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
- Mesele, bugün, İhsan, Nedime, Kâmil, şu, bu meselesi değil... Memleket meselesi... -Ahmet güldü:- (Vatan) diyecektim amma, bu kelimeyi öyle kepaze ettiler ki... Bazı sözleri gereksiz yerlerde kullanmayı yasaklamalı... Bunların başına da (vatan) ve (millet) kelimelerini yazmalı... Hayatını memleket için vermeyi kararlaştıranlar, bu uğurda şereflerini tehlikeye atamazlarsa acayip olmaz mı? - Ben şerefimle beraber ölmeyi daha uygun görüyorum...
116 Ahmet ve Kâmil BeyKitabı okudu
Burada, on dakika dolaşmak, temelleri birkaç yüzyıldır çatırdayan kocaman bir imparatorluğun neden çöktüğünü insana anlatabilirdi. Bir devletin, devrini tamamladığı, adaletinin bu halinden belliydi. Burası, karmakarışık, yırtık pırtık, mahvolmuş bir adaletin süründüğü 《antika》 bir yerdi.
1920, Adliye NezaretiKitabı okudu
Reklam
Kâmil Bey, bu eski kağıtları karıştırdıkça bir garip kedere kapıldı. Eski adamlar, bütün davranışlarını dine uydurmaya uğraşmışlardı. Yürüyen ve değişen hayatı donmuş kalıplara uydurmaya çalışmaktan daha zavallı bir iş olur mu? Zamanın hâkim sosyal fikri (din) olduğu, herkes servetini, canını, şerefini ona bağladığı halde, onu kurtarıp yaşatalım derken nasıl da kolayca berbat etmişlerdi. İşte, her vesika, her ferman, her kadı mahkemesi hükmü, dini, başka başka kazançlara âlet edebilmek için, akıl almaz şeriat hileleriyle dolu...
Doğa, asla, o kadar hain, ahlâksız, hele, insana düşman olamazdı, olmamalıydı.
- Aslında gerçekten rahatlamaz, avunur ademoğlu... Belki de avunmamız bile kendi sanımızdır. En iyi avuntu da, dünyadan vazgeçtiğimize, hırsları zincirlediğimize kendimizi inandırmak... Yalan da olsa, inandırmak...
Derviş Fuat Mahir BeyKitabı okudu
- ... Şunu gördüm, Araplar mezhep kurucusudurlar. Biz Türkler, tarikat kurucusuyuz. Arap mezhepleri sufiliğe, Türk tarikatları tasavvufa dayanır. Tasavvufa göre dünyada her şeyden önce güzellik vardı. İbadet bu güzelliğe tutkunluktur. Bu sebeple Türk'ün bağlanacağı inanç, Allah korkusundan değil, Allah sevgisinden gelir. Okudukça tasavvufun yalnız Türk'e mahsus bir yol olduğunu anladım. Türk illerinde doğmuş, Anadolu'da gelişmiştir...
Derviş Fuat Mahir BeyKitabı okudu
Esir İstanbul
İstanbul, pencereden göründüğü kadariyle, ağır yaralar alarak yere serilmiş bir erkek gövdesine benziyor, gezgin satıcıların, akşam alacasının derinliklerinde, yükselip alçalan anlaşılmaz sesleriyle, sanki inliyordu.
Reklam
《... Önce on torpido, ortada kruvazörler, arkada dretnotlar, hiç bitmeyeceklermiş gibi temiz Marmaramıza giriyorlardı. Yirmi ikisi İngiliz, on ikisi Fransız, on yedisi İtalyan, dördü Yunan'dı. Çanakkale savaşlarımızın bilançosu iki yüz elli bin ölü imiş... Böyle namussuz bir sonuç için bu kadar korkunç bir bedel nasıl ödenir?
Bahtsiz yâver Üstteğmen: M. AliKitabı okudu
... Nermin sekiz yıldır görmediği İstanbul'a bir zaman baktı. Her şeyi birbirine katan koyu kurşuninin ürperticiliğine, Boğazı dolduran yabancı zırhlılara hiç aldırmadan sevinçli bir hasretle içini çekerek 《Oh canım İstanbul!》 diye sevindi.
Kâmil Bey, yüreğinin derinliklerinde uyanan tedirginlikle gözlerini kıstı, Fransız'ın yüzünü seçmeye çalıştı. Bütün batılılar, hain oldukları için mi bu kadar çiy gerçekçiydiler, yoksa, bu kadar çiy gerçekçi olduklarından mı bir yerde, ister istemez hain, kaba, bencildiler?
Ama insanları tanımanın bir yolu da bu, diye düşündü Lily; detayları değil, ana hatları bilmek, birinin bahçesinde oturup bir tepenin uzaklardaki fundalığa kadar inen mor yamaçlarına bakmak.
Hiçbir şey sadece tek bir şey değildi çünkü.
61 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.