Sofya'dan İstanbul'a geldiğim zaman, Enver Paşa da Sarıkamış'tan dönmüş bulunuyordu. Önce kendisini görmek için makamı na gittim. Haber gönderdim, karşılığını kapıda bekliyordum. Bu arada Özel Kalem Müdürü Osman Şevki Bey'i elinde dosyasıyla orada gördüm. Kendisine sordum: -Beni 19. denilen tümene atayan Harbiye Nazırı Vekili
Sayfa 135
248 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Sultanlar Kentine Yolculuk
Alman din adamı Salomon Schweigger'in, 1577 yılında Roma-Germen İmparatorluğunun İstanbul'a gönderdiği elçilikle birlikte Viyana'dan yola çıkarak Budapeşte, Belgrad, Sofya, Filibe ve Edirne üzerinden İstanbul'a yaptığı yolculuğu ve İstanbul'da yaşadığı süreçte yaptığı gözlemler anlatılıyor. Alman bir seyyahın gözünden Osmanlı halkını, dönemin padişahını, saray yaşantısını, devlet yönetim kademelerini okumak farklı bir deneyim oldu. Türklerin o dönemdeki zayıf ve güçlü yönlerini eğip bükmeden direk kaleme almış, zaman zaman Hristiyanlık ve İslamiyet karşılaştırılmış, hatta seyyaha göre Türkler Hristiyanlara Tanrı tarafından verilmiş bir ceza olarak değerlendirilmiş. Türkler olmasaymış Hristiyan toplumlar durmadan birbirleriyle savaşırlar birlik olamazlarmış. 16. yy. Avrupasının gözünden Türkler nasıl görülüyormuş, İstanbul'a geldiğinde nasıl bir halkla karşılaşılmış tüm bunların mukayesesi yapılmış. Bu yapılırken ara ara seyyahın Türklere karşı ön yargısına ve sert ifadelerine de rastlıyoruz. Benim gibi, hem tarihi bilgiler edinmek isteyip hem de ansiklopedik bilgiler içeren detaylardan sıkılacağını düşünen arkadaşlara önerimdir. Akıcı dili ve sıkmayan bilgileriyle tarihimize komşunun penceresinden bakmak isterseniz tercih sebebidir.
Sultanlar Kentine Yolculuk 1578-1581
Sultanlar Kentine Yolculuk 1578-1581Salomon Schweigger · Kitap Yayınevi · 200434 okunma
Reklam
536 syf.
9/10 puan verdi
·
15 günde okudu
Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim
İçim sızlıyor içim.. Nasıl unutmalı şimdi bütün okuduklarımı, nasıl kabullenilmeli yaşanılanlar? Dönemin özellikleri, savaş anları ve can pazarı. Bir zamanlar insanların yaşadıklarını düşünmek kalbimi acıtıyor ve şu an bir yerlerde hala bunları yaşayan insanların varlığını bilmek kalbimi daha çok acıtıyor. Zehra ve Settarhan; bizleri Trabzon'dan Tebriz'e kadar uzatacak olan hikayemizin baş kahramanları. Büyük hanım, İsmail, Hacıbey, Celil Hikmet, Azam, Piruz, Mirza Han, Sofya, her bir karakter öyle ince öyle güzel işlenmiş ki, okurken adeta yerine koyuyorsunuz kendinizi. Kah oturup kah kalkıyorsunuz yaşanılanların karşısında. Biri yurdunu yuvasını yitiriyor bir diğeri kendini. Ama en nihayetinde birbirine koşuyor bu iki ruh ve birbirinde dinlendirmek istiyor yorgunluğunu, birbirinde buluyor eksik kalan yanlarını. Kitapta belki de tek eksik hissettiğim kısım ikisinin beraberliklerine dair daha çok şey okumak isterdim ama yazarımız birleşmeyle sonlandırmayı tercih etmiş. Sevinç, hüzün, aşk, ayrılık, savaş, ölüm, yokluk, insanlığın yok oluşu ve her şeye rağmen umudunu kaybetmeme ve vazgecmeme.. Sade ve akıcı dili ile uzun soluklu bir hikayenin içerisinde oradan oraya sürüklenmek ve bu hikayeden hiç kopmamak için bitmesin isteyeceğiniz bir eser. İyi okumalar dilerim, her daim kitapla ve umutla kalın.
Nar Ağacı
Nar AğacıNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202127,5bin okunma
japonyası kalmamış bir muhalefetin ızdırabı
1928 yazında Latin harfleri kabul edildiğinde biz ailece Bulgaristan'da yazlıktaydık; Sofya yöresinde Gorna Bana'da. Birgün babam kente inmişti. Elinde Türk gazeteleriyle döndüğünde, "Gazeteler yazıyor" dedi, "yeni harfler kabul edilmiş. Birkaç yıla kadar Türkiye'de okuma yazma bilmeyen tek insan kalmayacak."
Sayfa 226 - Kapı Yayınları / kabristanın yüzü / * Mihri Belli, Mihri Belli'nin Anıları: İnsanlar Tanıdım 1, s. 59-60, İstanbul, 1999; 1. Bas. 1990Kitabı okudu
Mustafa Kemal Osmanlı İmparatorluğu'nun Kasım 1914'te Birinci Dünya Savaşı'na girişine hazırlıksız yakalandı. Hiç gecikmeksizin Sofya'dan savaşta bir üst düzey kumanda alabilmek için temaslar kurmaya başladı. 20 Ocak 1915'te görev emrini aldı: yeni kurulmakta olan 19. Piyade Fırka (tümen) kumandanlığı. Mustafa Kemal, Türklerden oluşan bir birlik olan 57. Alay'a 5 Şubat'ta Tekirdağ'da katıldı. Diğer iki piyade alayı olan 72. ve 77. alaylar, esas olarak Arap askerlerden kuruluydu. Mustafa Kemal, bu Arap birliklerin yeterli eğitimden yoksun olmaları ve genel olarak savaşa karşı olarak tanımladığı Yezidi mezhebinden askerleri içermesi nedeniyle kolordu karargâhına şikâyette bulundu. Kolordu karargâhından gelen yanıt elindekilerle yetinerek Gelibolu'ya doğru harekete geçmesi yönündeydi. Mustafa Kemal'in bu kuvvetleri muharebeye hazırlamak için iki ayı vardı ve bunu büyük ölçüde gerçekleştirdi.
Sayfa 65 - Doğan Kitap YayınlarıKitabı okudu
Viyana’dan bir beklentisi yoktu. Duyduğunu sandığı gök gürültüsü, Avusturya’dan değil, güneydoğu Avrupa’dan, bir turlu istikrara kavuşamayan Balkanlar’dan geliyordu. Avrupa’nın bu huzursuz köşesinde her an her şey olabilirdi. Türkiye’de gelişen olayları özel bir ilgiyle izleyen Parvus, 1908 ’de büyük devrimci coşkuyla iktidara gelmiş olan Jön-Türk
Reklam
283 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.