Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İlk dakikada boynuma dokunulduğunu hissettim. Bu dokunuş giderek ısınıyor, genişliyor. İkinci dakika da kaburgalarımın altında ansızın soğuk bir dalgalanma oluyor, arkasından düşüncelerim olağanüstü bir aydınlık kazanıyor, içimde bir çalışma isteği patlaması oluyor. Tüm kötü düşüncelerim kayboluyor. Ruhsal gücün en yüksek noktasıdır bu. Tıp bilimi kişiliğimi bozmamış olsa, bir insan ancak morfin iğnesi olduktan sonra iyi çalışabilir diyebilirdim. Gerçekten de, en küçük bir nevralji nöbeti onu bütünüyle yoldan çıkarıyorsa, ne işe yarar ki insan?
Can yayınlarıKitabı okudu
Nasıl dayansın yürek..
Kardeşim Gökalp ve daha nice çocukta o da yoktu. Onların babaları bir fotograf karesinden ve soğuk bir mezar taşından ibaretti. Kundaklar içindeyken bir mezar taşının üzerine bırakılıp, .. Bu senin baban," denmişti hepsine. Ne bir ses vardı anılarında ne bir dokunuş ne de bir koku. Her birinin gökyüzü koaman bir boşluktan ibaretti. Şehit çocuklarıydık biz. Babasıyla kim daha çok vakit geçirmişse o kendini şanslı sayardı..
Reklam
Yapraklar, rüzgârın ezgisini duymadan dökülmezler; hava ne kadar soğuk olursa olsun, yağmur ne kadar şiddetli yağarsa yağsın, onların tutundukları dallardan kopmaları için rüzgârın şarkısını duymaları gerekir. Tuhaf bir paradokstur yaşanan. Rüzgâr, yaprakların döküleceğini bildiği için şarkısına başlamıştır. Yapraklarsa döküleceklerinden
üstünde soğuk ama hoş bir dokunuş hissetti. Sonra hiçlik
Sayfa 55 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 13. Basım
Konacak bir dal anıyoruz hep, uçacak bir gökyüzü. Bakışlarımızın enginlere doğru koşusunu durdurmayacak bir ufuk. Açacak bir yelken, kendimizi kollarına bırakacağımız şefkatli bir rüzgar. Tomurcuklanacak bir mevsim arıyoruz, her adımda büyüyüp olgunlaşacağımız bir seyahat, bir seyrüsefer, pişecek bir ateş, sönecek bir yağmur. Biz hep içine dolacağımız bir anlam arıyoruz akıp geçen kelimeler arasından. Bizi ifade edecek bir şey. Sıcak bir dokunuş, soğuk bir ürperti, içimizi ısıtan hisler, hissedişler. Bir satırın başı, bir satırın sonu, başka hiç kimseye ilişmeyen bir cümlenin yavaşça yanımıza, canımıza sokuluşu. Kendimizi bulacağımız bir yüz arıyoruz biz hep, derinleşebileceğimiz bir sima, durulanacağımız bir ten, kendimizi tanıyabileceğimiz bir çift göz, işitmeye deliler gibi muhtaç olduğumuz şeyleri söyleyen bir ağız, onları işitebilen bir çift kulak. Hep olabileceğimiz gibi bir insan anıyoruz biz, heyecanını yitirmemiş bir can, canlı kalmayı başarabilen bir heyecan. Doğru heceyi aklında tutabilen bir nabız, hafızasını yitirmemiş bir kalp. Bunca söylenen içinde gelip elimizden tutacak sözü arıyoruz hep biz. İçimizin kavurucu çölüne ab ı hayat olacak sesi arıyoruz hep. Ateşin içindeki serinliği, bir damla sudaki derinliği anıyoruz. Yitirdiğimiz sırrı arıyoruz, zihnimizi sorularıyla vuran o en eski cevabı arıyoruz.
Ölüm korkutuyor beni. Benliğimi çepeçevre sarmalıyor. Ölmek, ölümü yaşamak... Soğuk bir düşünce. Soğuk bir terleme. Soğuk bir dokunuş.
Sayfa 112
Reklam
Bu, keder onun hayatına dokunmadan önceki son gecesiydi ve üzerine bir kez o soğuk dokunuş değdiğinde, hiçbir hayat bir daha eskisi gibi olmazdı.
Sayfa 379 - Dokuz YayıncılıkKitabı okudu
Parmaklarımın ucunda şekillenen kuş tırnakları kadar saldırgan bir sesle, kürek kemiklerimin arasında hissettiğim harikulade ağırlık kadar saldırgan bir sesle, usulca, sakince cevap verdim. "Karanlığa uzun süre bakarsan, Lucien, karanlığın da sana bakmaya başladığını farkedersin." Mental kalkanımda şaşkın ama keyifli bir dokunuş hissettiğimde, omuzlarımın arkasından zarımsı siyah kanatların yükseldiğini adım gibi biliyordum. Buz gibi yağmur damlalarının her dokunuşu içime soğuk şoklar gönderiyordu. Bu Illyria kanatları gerçekten... gerçekten çok hassastı. Lucien geriye doğru bir adım attı. "Kendine ne yaptın böyle?" Hafifçe gülümsedim. "Senin tanıdığın insan kız Dağın Altında öldü. Ölümsüzlüğümü bir Yüce Lord'un süs köpeği olarak heha etmeye niyetim yok."
Sayfa 480Kitabı okudu
Kuytuda bir yerde, lügatin tozlu sayfalarında, seni hak eden, sana mahsus bir sıfat olmalı. Belki bir çölde, bir kum fırtınasında, senin hasretin gibi yakan bir savruluş olmalı. Kız çocuklarının aşağıdan yukarı babaya bakışında benim sende aradığım, senin bende bulduğun bir dokunuş olmalı. Karın dal uçlarında birikip sessiz bekleyişlerinde seni bana özleten kaderin hikmetli susuşu olmalı. Okyanusun dibinde belki, mercanların yüzünde senin adını yazmaya adanmış bir duruluk olmalı. Güneşin gözünde, bulutların göğsünde, arzın merkezinde senden uzaklığı dillendiren bir alev olmalı. Dağ tepelerinde, kuyu diplerinde, karanlık soğuk vadilerde sende kalmanın, sende olmanın haritası saklanmış olmalı. Bebek dudağında, çocuk neşesinde, gül tomurcuklarında senin yalınlığını taklit eden haller olmalı. İçimde bir yerde, kalbimin odacıklarında seni sayıklayan, uyanmaya utanan bir kelime olmalı. Yolun sonunda, dermanı tükenmiş yolcunun dudağında adını tekrar ettikçe iyileşen bir çatlak olmalı.
“Karanlığa uzun süre bakarsan, Lucien, karanlığın da sana bakmaya başladığını fark edersin.” Mental kalkanımda şaşkın ama keyifli bir dokunuş hissettiğimde, omuzlarımın arkasından zarımsı siyah kanatların yükseldiğini adım gibi biliyordum. Buz gibi yağmur damlalarının her dokunuşu içime soğuk şoklar gönderiyordu. Bu Illyria kanatları gerçekten... gerçekten çok hassastı.
Sayfa 480 - DexKitabı okudu
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.