Sen yoktun, Yokluğunla kalkardı ada vapurları, Gölgelerimiz gezinirdi ağaçlıklı yollarda, Kayalıklarda seslerimiz çınlardı, Deniz seni sorardı bana. Sen yoktun, Tüm dünyayı değiştirebilirdim, Oysa aynalarda eskiyor yüzüm. Ne yana baksam karşımda bir anı, Meğer İstanbul ne çok benziyormuş sana.
Yalan mı söyleyeyim seni avutmak için, hem istesem de yapamam bunu.
Reklam
Sen karlı günlerimde açan Kırmızı güneş gibisin. Güzelliğini görüyorum da, Dokunamıyorum sıcaklığına.
Aşk bitti. Ama o zehir tadı. Ansızın dönüverecekmiş gibi Damağımı yakıyor.
Gözlerin düşünce gözlerimin aklına Uyanır sisler arasından bir çift nilüfer Bir ırmak çırpınır yakamozların kuşatmasında Bahara koşar bozkırda tarlalar Saçların takıldımıydı parmaklarımın ucuna Ürperir yeryüzünün bütün ormanları Kıvrılır çiçekli dallar Dolanır yüreğime yabani bir sarmaşık Gülümsediğinde bana Bir gelincik açar dudaklarının kıyıcığında Kayısı kokar çillerin Gözlerimi alır bal rengi bir ışık Dokunduğumda sıcaklığına Damla damla dudaklarıma yapışır tenin Eriyip gidersin avuçlarımda Yanaklarında kor alevlerin kızıllığı Seni düşündüğümde Uzanmış bulurum kendimi Güneşin altında yemyeşil toprağa Bir ırmak devrilir başucumdan Suyun göğsünde ağaçların gölgeleri Saçlarımda yine o rüzgar Usulca alır beni sevdan Çarpar bir gözlerine, bir ırmağa Bir gelinciklere, bir dudaklarına...
Gün gelir anımsar bizi bu sokaklar. Dar kaldırımların gölgelerimizi özleyeceği tutar. Ağaçların gövdelerindeki o eski yara depreşir. Lambaların ölgün ışıkları biraz daha kederlenir.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.