Yeni yılın kendi adıma ilk kitap incelemesi, geçen yıl okuduğum kitaplar içerisinde beni en çok sarsan, en çok etkileyen, hüzünlendiren, tebessüm ettiren, sorgulatan, çeşitli duygular arasında oradan oraya sürükleyen bu ‘tuhaf’ kitaba kısmetmiş…
Lise yıllarından beri, çeşitli zamanlarda kitaplarıyla hayatıma girmiş bir yazar Orhan Pamuk… Bazen
Tek kelime ile inceleme yazabilme imkanımız olsa “mükemmel” yazar çekilirdim kenara. Mükemmel kelimesinin içini kesinlikle dolduran, anlamını sonuna kadar verebilen bir roman. Romanı okumaya başlamadan önce ve gerekli bölümlere gelmeden önce soyağacını ince şekilde gözlemlememenizi tavsiye ederim çünkü ufak da olsa yaşam-ölüm olarak spoiler
Orhan Pamuk’un “Kafamda Bir Tuhaflık” adlı romanını okuyup bitirdiğimde “Bir insana durduk yere Nobel Ödülü vermiyorlarmış” dedim kendi kendime. Gerçekten de öyle. En sonda söylemek istediğimi en başta ifade etmem gerekirse müthiş bir gözlem, inceleme, araştırma ve betimleme gücüne dayanıyor eser. Bize bizim hikâyemizi anlatıyor yoğurt ve boza
Sokak arası satıcıları olur ya hani?
Bir dayı durdu sokakta. Dost bir dayı. Eğitimden gündemden bahsetti, elinde sardığı tütünü yakmak için cebindeki çakmağı ararken. Yabancı ülkeleri örnek verdi. "Ülkeye hep beraber desdek vermeliyiz, Türk malı kullanmalıyız. Pahalı da olsa Türk malı alırım ben." Şaşırdım. Türkiye de dış kıyafet çok önemli ya, aşılanmış gözlerimize dış görünüşü iyi olmayan bir insandan beklenti düşük olur ama dayı; İlluminate'den bile bahsediyordu, adı sokak satıcısı. Dayının en son cümlesi; "Ben dış devlet mallarını kullanıp para kazandırayım, onlar kazandıkları paralarla silah yapıp karşımdaki örgüte satıyor; Aslında ben; kendimi öldürüyorum. "
Çevresindeki hiçbir şey ilgisini çekmiyordu. Sokak, çocuklar, meyve satıcısı, gözünün önünde boy veren çiçekler, hepsi birden, birdenbire ona düşman olan yabancı bir dünyaya aitti.
Orhan Pamuk'a ait bu roman, Türkiye'nin ve İstanbul'un yıllar içinde değişimini, aşkı, aile ilişkilerini, çarpık kentleşmeyi bir sokak satıcısı üzerinden anlatılmış,bir edebi başyapıt olmasa da olay örgüsü, karakterlerin derinliği ile beni tatmin etti. Sadece bazı bölümlerde gereksiz uzatılmış gibi hissettim.
İsmail Uyaroğlu
Toplumcu şiirin önemli isimlerinden,
Türkçe ve Edebiyat Öğretmeni,
Pazarlamacı, sokaklarda gazete satıcısı, sokak sergicisi, düzeltmen, metin yazarı...
Behçet Necatigil'in öğrencisi.
Şiir yazmaya da yine onun yönlendirmesi ile başlıyor.
Ne diyordu Nietzsche:
“Kötü bir gün geçirdin
Daha kötü bir akşam
Geçirmemeye bak.” (s.
Çevresindeki hiçbir şey ilgisini çekmiyordu. Sokak,çocuklar, meyve satıcısı, gözünün önünde boy veren çiçekler,hepsi birden, birdenbire ona düşman olan yabancı bir dünyaya aitti.
Ivankov Bratva Trilogy bu ilk kitap toplam 3 kitap fakat gerisini okumamaya karar verdim zira kendime kastım yok . Aslında klasik mafya konusu dil iyi fakat daha ilk kitapta başlayan ultra kötü saçma sapan kadın karakter beni bitirdi .
Luka Rus Mafya Bratvası babası ölünce amcasının ihaneti ile hapse düşüyor . Neyse 4 seneye yakın hapis cezasından sonra çıkıyor adamın ilk hedefi hain amcayı yok etmek . Sophia hasta bir büyükanneye bakan ve uyuşturucu bağımlısı/sokak satıcısı kardeşini sık sık beladan kurtaran bir kaç işte birden çalışan bir hatun .Luka'nın amcasının malını çalan beyinsiz erkek kardeşi yüzünden gidip Luka'nın evine dinleme cihazları vs yerleştirme görevi veriliyor . Yoksa kardeşi öldürülecek tamam buraya kadar anladık . İlk etapta Luka'nın amcası bunu yakalatıp getirtiyor kız orada adama saçma sapan konuşmalar atarlar falan . Lan manyak götünden kan alırlar nerde öyle konuşmak bu tip bir adamla . hadi onu geç böyle sıradan bir kızı tanımadığı tipini bilmediği adam için içini bilmediği devasa bir eve yollamak nedir . Bu Luka'nın hapisten çıkış partisine garson olarak giriyor . Odaları dolanırken Luka bunu buluyor gidip sevişiyorlar evet cidden :P Sonra adam uyurken kız elini kolunu sallayarak eve cihazları yerleştiriyor . Sanki ev mafya babasının evi değil dingonun ahırı tonla koruma gizli kamera her halt olmalı mantıken . Ayrıca Luka ile konuşmaları apayrı densizce saçma sapan okurken devamlı sinirlerim kalktı .