Ne var ki Kazakların gözleri önünde canlanan tablo, ayaklarının dibine devrilen hışır hışır ipek düşman sancakları değil, karmakarışık olan kendi hayatları, karıları, çocukları, sevgilileri, toplanmamış ürünleri ve başı dertli bıraktıkları yetim köyleriyle ilgiliydi.