Düşünce kütük gibi kalakalmayız; fidan gibi, boynumuzu tekrar kaldırırız. Dikiliriz, eğiliriz, kapaklanırız; ama her inişte kalkarız, her vakit düşer, her vakit yine doğruluruz.
Ben insanın patavatsız olanını severim. Muhatabımın kulağı öyle ağzından her çıkanı duymayacak. Adam bazen ne dediğini bilmeyecek. Her daim usturuplu oturup kalkan, ne dediğini ölçüp biçen adama ben nasıl güveneyim? Belli etmemeye çalıştığı bir halt var ki kendisini frenliyor. Beşer şaşar. Şaşmıyorsa yediği naneleri sakladığındandır.
Söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum, ama annem bir şey söylemem için çok ısrar ediyor. “İçim acıyor.” diyorum, pek anlaşılmayan seslerle. “Sebep nedir?” diye sorup duruyor bu seferde. Söyleyecek sebep bulamıyorum. İçim bütün sebeplerin ötesinde bir yoğunlukta acıyor.