Son zamanlarda; Türk toplumunun kendi tarihiyle gururlanmak hakkı olduğu kadar, bunun zaman zaman bir hastalık haline geldiğini ve bu hastalık yüzünden çoğu kez gerçek tarihimizi görmezden geldiğimiz dikkatimi çekiyor. Bireyin kendisini, ait olduğu sosyal toplumu, millet kavramı içerisinde köklerini dayandırdığı toplulukların genel davranış modellerini, sadece kahramanlık destanları ve olağanüstü erdemli insan özellikleri üzerinden yürütmek, bana sorarsanız sadece kişisel değil, aynı zamanda milli bir intihar. Türk çocuklarında bir bilinç oluşturmak için Kürşad destanının onlara anlatılması ne kadar faydalıysa, gerçeği ayırt etme yaşına ulaştıklarında da, bu isyanın gerçeklerini öğretmek ve/veya anlatmak o kadar faydalı olacak. Tarihimizin ve tarihi figürlerin olumlu ve olumsuz yanlarını fikir süzgecimizden geçirmeden, onları sadece ululayarak, kahramanlaştırarak, kutsayarak bir tarih oluşturmamızın, toplumumuzun geleceğini yanlış temel üzerine kuracağımız anlamına geleceğni unutmamalıyız. Bugün akademik tarihi gerçekliğin süzgecinden geçmemiş her bilginin, geleceğimizde toplumumuza çizdiğimiz her rotayı çıkmaz sokağa yönelteceği, kurduğumuz geleceğin üzerine çıkacağımız her katla birlikte, ağırlığa dayanamayacak kültürümüzün çökeceğini de unutmamak gerekir. Özetle, tarihimizle her yönüyle barışık olmak durumundayız. Bu geleceği kurmaya başlamak için, Kürşad'ın tarihini Tilla Deniz Baykuzu'nun çalışmasından bir kez daha okumanızı ve bu kitap için, mutlaka kitaplığınızda yer açmanızı öneriyorum.