Behzat Ç.'nin hayatında çoğu insan bir başkasının yerini tutabilirdi. Harun'la Cevdet yer değiştirebilirdi mesela. Ya da Ağbisi Şevket'le Tahsin yer değiştirse, hemen hemen hiçbir şey değişmemiş olurdu. Ama Şule giderse, biri sahiden gitmiş olurdu. Maçın ilk dakikalarında on kişi kalmak gibi bir şey, akşam Tekel bayisinde 216 bulamamak gibi bir şey. Ya da hiç beklemediği bir anda, O'nun bir apartman tepesine çıkıp kendini boşluğa bırakması gibi bir şey. Betonda kan izi, çevrede meraklı kalabalık. Ve hala nefes almak, ay sonunu düşünmek, rakıyı bırakıp biraya yüklenmek, elin arada bir 14'lüye gitmesi, eski bir aşkın izini sürmek, konuşma isteksizliği, sağır olma isteği, damarlarda dolaşan yedi kilo kan, iki kilometre sinir, yaşamak aşağı yukarı böyle bir şeydi herhalde.
Sayfa 111Kitabı okudu
Köle, köleliğini düşündükçe aslına dönüyor ve kendini yeniden buluyordu. Bütün ömrümü köle olarak geçirmiştim ve bu durum, içine gömülüverdiğim ılık hamam gibi beni rahatlatıyordu. Doğduğumdan beri dayak yemiş, adam yerine konmamış,bacaklarının arasındaki organları kesilmiş, horlanmış, aşağılanmış, emir verilmiş, hakaret edilmiş, söygülerle anılmış, tiksinilmiş, eline değmemeye çalışılmış bir adamın, son dakikalarında kendi gerçeğine dönmesinin huzuruydu bu.
Reklam
Not tutan stenograf yöntemi
Victor Hugo İdam Mahkumunun Son Günü adlı başyapıtında böyle bir yöntem kullanmıştır, gerçi stenograf tutmamıştı, ama bir idam mahkûmunun, bırakın son gününde, son saatinde, hatta son dakikalarında bile anılarını yazabileceğini düşünerek çok güç, olağandışı bir kurgu yöntemine başvurmuştur. Bu fantastik tarza başvurmasaydı, yazdıkları arasında en gerçekçi olan bu yapıtı asla yaratamazdı.
Sayfa 558 - Yapı Kredi Yayınları
Bunları düşündükçe içime bir huzur yayıldığını fark ettim. Köle, köleliğini düşündükçe aslına dönüyor ve kendini yeniden buluyordu. Bütün ömrümü köle olarak geçirmiştim ve bu durum, içine gömülüverdiğim ılık bir hamam gibi beni rahatlatıyordu. Doğduğumdan beri dayak yemiş, adam yerine konmamış, bacaklarının arasındaki organları kesilmiş, horlanmış, aşağılanmış, emir verilmiş, hakaret edilmiş, sövgülerle anılmış, tiksinilmiş, eline değmemeye çalışılmış bir adamın, son dakikalarında kendi gerçeğine dönmesinin huzuruydu bu.
Sayfa 73
Maçın ilk dakikalarında on kişi kalmak gibi bir şey, akşam tekel bayisinde 216 bulamamak gibi bir şey. Ya da hiç beklemediği bir anda, O'nun bir apartman tepesine çıkıp kendini boşluğa bırakması gibi bir şey. Betonda kan izi, çevrede meraklı kalabalık. Ve hâlâ nefes almak. Ay sonunu düşünmek, Rakıyı bırakıp biraya yüklenmek. Elin arada bir 14'lüye gitmesi, Eski bir aşkın izini sürmek, konuşma isteksizliği, sağır olma isteği, damarlarda dolaşan yedi kilo kan, iki kilometre sinir, yaşamak aşağı yukarı böyle bir şeydi herhalde.
"Behzat Ç.'nin hayatında çoğu insan bir başkasının yerini tutabilirdi. Harun'la Cevdet yer değiştirebilirdi mesela. Ya da abisi Şevket'le Tahsin yer değiştirse, hemen hemen hiçbir şey değişmemiş olurdu. Ama Şule giderse, biri sahiden gitmiş olurdu. Maçın ilk dakikalarında on kişi kalmak gibi bir şey, akşam Tekel bayisinde 216 bulamamak gibi bir şey. Ya da hiç beklemediği bir anda, onun bir apartman tepesine çıkıp kendini boşluğa bırakması gibi bir şey. Betonda kan izi, çevrede meraklı kalabalık. Ve hâlâ nefes almak, ay sonunu düşünmek, rakıyı bırakıp biraya yüklenmek, elin arada bir 14'lüye gitmesi, eski bir aşkın izini sürmek, konuşma isteksizliği, sağır olma isteği, damarlarda dolaşan yedi kilo kan, iki kilometre sinir, yaşamak aşağı yukar böyle bir şeydi herhalde."
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
Sokrates yoksul mu yoksulmuş. Ona buna borçlanır, komşularından yumurta, tavuk alır; sonra ödermiş. Atina yasalarına karşı gel­diği için ölüme mahkum edilmiş; baldıran otu şerbetini içmiş; zehir bedenine yayılırken birden aklına gelmiş, son dakikalarında yanın­ da bulunan Kriton'a tembih etmiş: - Askleipos'a bir horoz borcum var , sakın unutmayın, hemen ödeyin.
Neden çoktan kurtulduğu bir şeyden korkuyordu ki? Hemde hayattaki son dakikalarında. Aslında tek istediği kocasının şimdi tek başına taşımak zorunda kalacağı yükü hafifletmekti ancak bunu yardımı olmadan yapamazdı.
Siz ne diyorsunuz, hayatınızın öncesini ve sonrasını belirleyecek olan son günün, her ikiniz için; yani hem yaşayan hem ölen için her şeyi değiştirecek olan son günün son dakikalarında neyi çözüme ulaştırabilirsiniz ki?
Sayfa 67 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Sen dünyanın en iyi kadını, bu satırları okurken son dakikalarında dahi seninle konuşmaktan başka bir şeyden zevk almayan huzursuz ve mutsuz bu adamı, soğuk bir mezar taşı örtmüş olacak.
Reklam
Köle, köleliğini düşündükçe aslına dönüyor ve kendini yeniden buluyordu. Bütün ömrümü köle olarak geçirmiştim ve bu durum, içine gömülüverdiğim ılık bir hamam gibi beni rahatlatıyordu. Doğduğumdan beri dayak yemiş, adam yerine konulmamış, bacakları arasındaki organları kesilmiş, horlanmış, aşağılanmış, tiksinilmiş, elinden değmemeye çalışılmış bir adamın son dakikalarında kendi gerçeğine dönmesinin huzuruydu bu.
"İdam mahkûmları son dakikalarında şafağın söktüğünü görürler mi? Eğer göremezlerse, ne yazık!.. Çünkü, bu, onların sonsuz karanlığa götürebilecekleri biricik aydınlık hatırasıdır."
Sayfa 295
Meryem bu son dakikalarında neler hissedeceğıni çok merak etmişti ama gözlerini kapatınca içini dolduran şey hayıflanma yazıklanma değil engin geniş bi huzur oldu bu dünyaya gelişıni anımsadı ;yoksul bir köylünün haram çocuğu ,istenmeyen bir şey acıklı teessüf edilen bir kaza..yabani bir ot Şimdi BU DÜNYAYI BİR DOST BİR YOLDAŞ BİR KORUYUCU OLARAK TERKEDİYORDU ..
Sayfa 330Kitabı okudu
Ne şiş yansın ne kebap tabi...
İskeleden uzaklaşan bir gemideki yolcu gibi, geçen her saniyenin beni arkada bıraktığım sevgilimden aslında uzaklaştırdığını bildiğim için, geçen dakikaların o kadar çok olmadığına kendimi inandırmaya çalışır, bu amaçla anlardan ve dakikalardan aklımda küçük desteler yapardım. Her saniyede her dakikada değil, ancak beş dakikada bir üzülmeliydim! Bu yöntemle beş tek dakikanın acısını son dakikaya kadar ertelemiş olurdum. İlk beş dakikanın geçtiğini inkâr etmek artık imkânsız olunca, yani geç kalma gerçek olunca, acı çivi gibi içime batar; can havliyle, Füsunun buluşmalarımıza hep beş-on dakika geç geldiğini düşünür (bunun ne kadar doğru olduğunu o sırada çıkaramazdım artık) ondan sonraki beşlik dakika destesinin ilk dakikalarında daha az acı çeker, az sonra kapıyı çalacağını, az sonra tıpkı ikinci buluşmamızda olduğu gibi, onu birden karşımda buluvereceğimi umutla düşlerdim.
Sayfa 181Kitabı okudu
Resim