"Bazen günler geçer, Ludmilla görünmezdi. O zaman büyük bir kızgınlık, gizliden gizliye kemirirdi Lekh in içini. Gözlerini kuşlara diker, saatler boyunca kendi kendine homurdanırdı. Uzun uzun ve günlerce düşündükten sonra en güzel kuşlardan birini seçerdi. Kuşu bileğine bağladıktan sonra, bir sürü garip şeyi birbirine karıştırıp kokulu bir
Tanrıça serisinin üçüncü kitabı , Işık Tanrıçası.Serinin ikinci kitabını pas geçmiştim.Benim gibi yapmayın , üçüncü kitabın başında ikinin sonuna dair çok bilgi vardı.Sırasıyla gidin , ne olur ne olmaz.
Bu seferki tanrımız Apollo ve kadın karakterimiz Pamela Grey.Apollo , liri , kehanetleri , hekimliği ve , bu kitapta , yakışıklılığıyla ön
Saat, seni vaz’geçiyor..
Parçalayıp,araya ayrılığı soktuğun tüm zamanlar düşman sana artık
Bensiz attığın her adımda daha da yaklaşıyorsun yalanlara
Bensiz aldığın her nefeste soluyorsun tüm sahtelikleri içine..
Tüm gerçekler senden vazgeçiyor..
Git değil,kal demişti gözlerim kalbine.Öl demişti benle..
İhanetinin cezası,alabildiğine
İstanbul'a gelen ecnebiler haliyle Osmanlı Sultanı'nı da bir şekilde görmek istemektedirler. Bir padişahı görebilecekleri tek yer vardır: Cuma Selamlığı. O Cuma padişahın hangi camiye teşrif edeceği öğrenilir, saatler öncesinden yer tutulur ve beklenmeye başlanırdı.Derken maiyeti ile birlikte padişah gözükür, atından ya da atlı arabasından iner ve birkaç saniye içinde cami kapısından içeriye geçerek gözden kaybolurdu. İşte bu birkaç saniye içerisinde görülen padişahın bazen sendelediği, sallanarak yürüdüğü görülürdü. IV. MURAD'ı bu şekilde camiye girerken gören yabancı zevatın aklına kendi kültürlerinde son derece alışık oldukları sarhoşluk alametleri gelirdi; sallanarak yürüyen bir adam profili...
Ve hemen yafta asılırdı. Yüreyemeyecek kadar sarhoş! Halbuki her müslüman bilirdi ki alkol alınarak camiye girilmezdi. Hele Cuma namazı! Gut hastalığının ağrıları karşısında ayakta duramayan bir padişahın ne olursa olsun katılmak zorunda olduğu yegane merasim her cuma gerçekleşen Cuma Selamlığı idi. Ölüm dışında hiçbir gerekçe bunu engelleyemezdi. İşte bu Cuma Selamlığı'nda gözükme zaruriyeti bazen sancılı bir padişahı ağır sakinleştiriciler altında bile ata binip halk arasında gözükmeye zorlayabiliyordu.
BIRAKIN KALSIN
Çokta kederlenir, az da gülerim
Ustura ağzında düşüncelerim
Deliliktir belki...bırakın kalsın
Doğan her bebeğin hakkı var bende
Öğütülen benim her değirmende
Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.
Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık
Başka bir çerçevedir, git gide dünyâ artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ;
Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ...
Yol da benzer
Sık sık başı ağrıyordu. Çok ders çalışmasına rağmen "anne çok çalışıyorum fakat unutuyorum" derdi. Bakkala birşeyler almaya gönderdiğimde ne alacağını unutuyordu. Not tutmaya başladı, not tutmasa unutuyorum diyordu. Keşke o zaman farkına varsaydım diye kendimi suçluyorum. Biz çok ders çalıştığı için belki zihni yoruluyor diye
GURBETÇİ ŞÂİR SERVET YÜKSEL'İN DUYGU SÜZGECİNDEN SÜZÜLEN ŞİİRLER
M. NİHAT MALKOÇ
“Aman ha, gönül kırıp; kırılmaya değer mi?
Boş şeylerin peşinde yorulmaya değer mi?
Ne kaldı elimizde baharından, yazından?...
Bu dünya çiçek olsa derilmeye değer mi?”
(“Değer mi?”- Servet YÜKSEL)
Gönül telimizi
Merhaba 1K DOSTLARIM :) 2015 senesi son kitap incelemesini Riverton Malikanesi ile yapıyorum. Sevgili yazarımız Kate Morton ile Uzak Saatler kitabı ile tanışmıştım. Çok beğenmiştim. Anlatım dili sade, güzel ve gizemliydi. Bu kitabı da çok beğenerek okudum. Sevgili karakterlerimiz Grace, Hannah, Emeline ile Riverton'da yaşadım. Şaşırdığım yerler de oldu, tahmin ettiğim bölümler de. Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Çok seveceksiniz. Hepinize iyi seneler. Sevgiyle kalın....