Öyle bir hayat yaşadım ki Cenneti de gördüm cehennemi de Öyle bir aşk yaşadım ki Tutkuyu da gördüm pes etmeyi de Bazıları seyrederken hayatı en önden Kendime bir sahne buldum oynadım Öyle bir rol vermişler ki Okudum okudum anlamadım Kendi kendime konuştum bazen evimde Hem kızdım hem güldüm halime Sonra dedim ki "söz ver kendine" Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım Öyle çok değerliymiş ki zaman Hep acele etmem bundan, Anladım... *Friedrich Nietzsche
ben iyi değilim bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi de geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. kendime, söyleyecek söz bırakmadım. kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. aslında bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu kararlar.
Oğuz Atay
Oğuz Atay
Reklam
Son bakıştaki o gözler Kaldı aklımızda ♡
Bir söz bitişi gibi Son buldu sevişler Bir yaz güneşi gibi eritir hep Bu terkedilişler Bir an duruşu gibi Ömrün gidişi gibi Veda ederken aşk ateşi gibi Söner iç çekişler Aman aman, yandım amman Kurşun gibi izler Son bakıştaki o gözler Kaldı aklımızda Aman aman, acı yüzler Kurşun gibi izler Sezen Aksu ♡ m.youtube.com/watch?v=pGmIf8j...
Mor ve Ötesi’nin yeni teklisi “Forsa” incelemesi
Sözler: Ters yönden gelen⁣ Bıçkın başkanım⁣ Ağlamazsan bir çift sözüm var⁣ ⁣ Hep sen istedin⁣ Ben de dinledim⁣ Artık benim de zamanım var⁣
Dört Kelime… Geçenlerde bir sınıfta “sözlük” temalı bir parça işliyorduk. Çocuklara, “Sözlük okur musunuz?” diye sordum. Öğretmenimiz son günlerde iyi görünmüyordu zaten, der gibi yüzüme baktılar. “Ben okurum” dedim. “Geceleyin bazen, uyku tutmayınca sözlük, hele kelimelerin soyağacını anlatan etimoloji sözlüklerini okumayı çok severim. Sonra
“Ben, Halepli bir gümrük memurunun oğluyum. Babam, bir çok çocuğu aynı anda büyütmeye çalışan; yoksul, fakat son derece namuslu bir adamdı. 18 yaşıma bastığımda, ona Amerika Birleşik Devletleri’ne gidip ‘film yönetmeni’ olmak istediğimi söyledim. Bu, 1940’ların Halep’inde, benim yaşadığım küçük kasabada adeta şakadan farksız bir istekti. Müslüman bir Arab’ın Hollywood’a gitmesi ve sinema sektöründe söz sahibi olması hayâl bile edilebilecek bir durum değildi. Fakat, babam bu düşüncemi büyük bir ciddiyetle dinledi. Bu konuşmanın üzerinden kısa bir zaman geçtikten sonra, henüz 18’imde, beni Şam Havalimanı’ndan Los Angeles’a uğurlarken elini cebine atıp 200 dolar çıkardı. ‘Ne yazık ki bütün birikmiş param bu oğlum, daha fazlası olsaydı onları da gözümü kırpmadan verirdim’ dedi. Sonra, diğer cebinden de bir Kur’an-ı Kerim çıkardı. Mukaddes kitabı avuçlarımın arasına şefkatle sıkıştırırken, ‘Senin için yapabileceğim tek şey, sana bunları vermektir. Bundan sonraki günlerde belki görüşürüz, belki de hiç görüşemeyiz. Ancak şunu asla unutma, dualarım seninledir. Allah, giriştiğin bu davada yolunu açık etsin’ diyerek bana göz yaşları içinde sarıldı. Yarım yüzyılı geride bırakan Hollywood maceram, işte bu veda ânıyla başlamıştır. Onun, ideallerime verdiği bu içten desteği ömrüm boyunca hiç unutmadım. Babam, o günlerde böylesine ileri görüşlü davranmasaydı, ‘Çağrı’ da olmazdı, ‘Ömer Muhtar’ da…” MUSTAFA AKKAD #çağrıfilmi #akkad #sinema Bu vesileyle bir Fatiha okuyalım, ruhu şad olsun 🤲🏻 Ayşe Karaköse
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.