Nietzsche Deccal kitabında şöyle diyordu:
*
''Manu Yasalar Kitabı'ndan başka, kadına onca incelikli ve iyilikli şeylerin söylediği bir kitap bilmiyorum; bu yaşlı kırsakallılar ve kutsal kişiler, kadınlara karşı belki de aşılmamış nezakette bir davranış biçimine sahipler. Bir yerde şöyle deniyor: ''Kadın ağzı, kız göğsü, çocuk duası, kurban dumanı, bunlar her zaman temizdir.'' Bir başka yer: ''Güneşin ışığından, ineğin gölgesinden, havadan, sudan, ateşten ve bir kızın nefesinden daha temiz şey yoktur.'' Son bir yer (belki de kutsal bir yalan aynı zamanda): ''Gövdenin göbek üstündeki bütün delikleri temiz, bütün altındakiler de pistir. Yalnızca kızların bütün bedeni temizdir.''..'' (Sayfa: 85)
*
Kalidasa'nın Şakuntala kitabında da o incelik vardı ama, bu kitapta olanca çıplaklığıyla görülüyor.. Doğa betimlenirken, sürekli kadınla bütünleştiriliyor..
Kalidasa'nın yaşamı anlatılırken Mary Summer'ın bir röportajında şöyle dediği söyleniyordu: Kalidasa, yağmur taşıyan bir bulutun rahmet sayıldığı yakıcı bir ülkede doğmuştur. Shakespeare ise güneşin aydınlatmakta bile hassas davrandığı sisli bir adada. Şakuntala'nın yazarı zeki ve uyuşuk bir toplumun çocuğu; Hamlet'in yazarı ise, Orta Çağ'ın barbarlığından henüz kurtulan bir milletin.
*
Tam olarak böyle.. Böylesine ince, böylesine güzel, derinlikli görebilen gözler.. İnsan şaşırıyor.. ''Şaşırmak'' Ne acı.!