·
Not rated
#konusu
Yaşlı Adam 84 gün boyunca hep eli boş döner denizden, bu şanssızlığı yüzünden yanında denize açılan çocukta yoktur artık... Ailesi başka balıkçıların yanına vermiştir onu.. 85. Gün yaşlı adam balık tutmak konusunda azimle herkesten daha derine açılır.. ve bir kılıç balığı takılır oltasına...
#yorum
Daha önsözde sizi yakalayan kitaplar vardır.. Işte yaşlı adam ve deniz benim için öyle oldu. Önsöz kısmı yükseltti beklentimi..
Hemingway'in Nobel Edebiyat ödülü 'nü almasında büyük payı olduğu düşünülür bu kitabın.
Basit bir hikayeden yola çıkarak hazırlanan bu metin , okurken denizi , mücadeleyi iliklerinize kadar hissetmenize sebep oluyor.
Dili akıcı, betimlemeleri güçlü..
Santiago kesinlikle ama kesinlikle unutulmayacak roman kahramanları arasına giriyor..
Ne olursa olsun vazgeçmemeyi, azimli olmayı inanmayı hatırlatıyor kitap size..
Ve bazen kaybettiğiniz halde kazanmış olduğunuzu..
kitabı okuduktan sonra hazırlanan kısa filmi de izlemelisiniz
#alıntı
İhtiyarlar neden o kadar erken uyanır ki? Bir uzun gün daha yaşamak için mi?
"İnsan yenilmek için yaratılmadı" dedi dokunaklı bir sesle ; "Âdemoğlu mahvolur ama yenilmez."
Her gün yeni bir gündür. Şanslı olmak daha iyidir. Ama ben titiz olmayı yeğlerim. O zaman şans yüzüne güldüğünde hazır olursun.
200 syf.
9/10 puan verdi
Öncelikle spoiler ve yer yer özet alıntılar bu incelememde olacak diyorum ve hemen incelememe geçiyorum.
“Sevmek bir sanat mıdır?” bölümü ile kitaba giriş yapan Fromm için bu sorunun cevabı “Evet”’tir. Sevmek bir sanattır ve her sanat gibi de kuralları vardır. Bir sanatçı nasıl ki sanatında ustalaşmak istiyorsa önce teori sonra uygulama
Kız kardeşi Shirley'nin doğumuyla birlikte anne babasının sevgi ve ilgisini hiç kazanamayacağına inanan on yaşındaki Laura çok mutsuzdur. Çocukça bir hareket yapar. Bir gün bebeğin ölüp cennete gitmesi için Allah'a dua eder. O gece yaşanan trajik bir olay ise hayatını tümden değiştirir. Artık onun için yaşamının tek bir amacı vardır, canı kadar sevdiği kardeşi Shirley'i her şeyden, herkesten korumak. Ona duyduğu sevgi o kadar büyüktür ki bu yük ikisinin de yaşamını dramatik şekilde değiştirir.
Dünya edebiyatının en çok okunan yazarlarından Agatha Christie, hayatı boyunca seksen adet polisiye roman yazmıştır. Fakat pek çok okurun bilmediği bir yönü daha vardır. Mary Westmacott takma adıyla aşk ve drama kategorisine giren altı adet daha roman yazmıştır. Zaten Mary onun ikinci adıdır. İşte bu romanlardan biri de "Sevginin Bağladıkları" Kendi tarzının dışındaki bu romanlarda da çok başarılı olmuş. Bu kitaplardan bir kaç tanesini okuduğum ve yazarın hayatını ayrıntılı olarak araştırdığım için biraz otobiyografik ögeler taşıdıklarını söyleyebilirim. Bence "Sevginin Bağladıkları" onun ablasıyla olan sevgi bağını anlatıyor. Yazar ablası Madge İle hep tatlı bir rekabet halinde olmuş. Hatta yazarlığa adım atmasının altında bile ablasıyla girdiği iyi bir dedektif romanı yazabileceği iddiası varmış. Madge ona yazamayacağını söylemiş. Ama sonuç ortada değil mi?
*"Ömür boyu anılarınla yaşayamazsın, öyle değil mi?"
*Eğer insanlar sizi seviyorlarsa doğal olarak da sizinle ilgili her şeyi bilmek istiyorlardı.
*"Çünkü sevilmek sırtında çok büyük bir yük taşımak demektir."
Güzelmiş
Bu kitap 1951 yılında yazılmış. Türünün eski örneklerinden biri olmasına karşın bugün canlı gözlerle izlediğim bilim kurgu filmlerinden bile daha sağlam bir görselliğe sahip. Bu kitabın yazıldığı yıllardaki teknolojik imkanları düşündüğümde hala şaşkınlık içindeyim. Isaac Asimov'un kitaplarının sırf öncü olduğu için popüler olduğunu
Sizi Bir Nostalji Şölenine Davet Ediyorum! (Okurken duygulanacaksınız!)
Hey gidi günler, diyenler!
Benim çocukluğumda her şey daha başkaydı diyenler!
Televizyonda bir şeyler izlemenin dahi güzel olduğu, izlenenlerin gün içinde tartışıldığı günleri özleyenler!
Yedi Numara
Bir Demet Tiyatro
Bizimkiler
Kaygısızlar
Uzun zamandır okumak istediğim kitabı çok şükür bugün bitirdim. Yazarı 2 yıla yakındır tanıyorum ve benim fikir dünyamı şekillendirmesinde çok büyük katkısı olduğu için ayrı bir sevgi ve saygı besliyorum. :) Kitabı okurken sanki yazar karşınızdaymış, delilleri tartışıyormuş gibi hissediyorsunuz. Kitap genel olarak dini hiç bilmeyen birine de hitap
