Sevmek ve sevilmek.
Kızmamak ve kırılmamak.
Vermek ve almak.
Dengenin iki kefesi mi olurdu yalnızca?
Ya ikiden fazlaysa..
Ya sonsuz ihtimallerde bir olansa.
Elimi uzatsam ateşe yanmayabilir miyim?
Ya da soğuk yeller estiğinde üşümeyebilir?
Peki ya uzaklarda mı yakınlarda mı hissetmek evladır?
Şu dünyanın Yabancısı olmak mı yerlisi olmak mı evla?
Ne dengenin bir kolundayım ne de ateşe uzanınca yanmam.
Bir garip hâl içinde dolanırım.
Ne yeller üşütmez ne de gözlerimde bir duman..
Ben yandıkça soğurum belki de
Soğudukça yanarım,
Bir yansımam kalır dünyaya da
Ziyaretçi bir kaşiften başkası olmam.
Tuğba Çabuk
“Büyük bir aşkın tabii neticesi, ölümdür. Aşk aldanışın kızı, hayal kırıklığının annesidir. Aşk gerçek bir ihtirasla sevilen erkekte, o erkeğin çok uzağında bulunan bir şeyler arar, bulamayınca da ümitsizliğe kapılır.”
“Bazıları vardır, sevmedikleri halde sevilmek isterler; kendini feda eden kadından uçsuz bucaksız bir sevgi ve sadakat beklemekte
Aşk, yaşanmışlığını, ona erişmeden önce resmeder daima. O Biriciği müphem bir şekilde tasavvur eder, bu tasavvurla sevilir olan yaratık etiyle canıyla zuhur etmezden önce. Bir bakışın, bir kesitin, bir yürüme tarzının düşü görülür; kişini seçtiğinin öyle görünüyor olması gerekir, seçilmek için. Sevilen hatlar imgesel bir salınıma girerler gözünün önünde, dışsal cazibenin de buna uygun olması gerekir, yoksa sevilecek bir cazibenin ateşleyici gücünü erişemez.
Sevilmek istemiştim. Ömrüm sevilmek isteyerek geçmişti. Sevilmek için güzelliğimden başka verebileceğim hiçbir şeyim yoktu. Ama güzelliğimi herkes istemiyordu. İsteyenler de çabuk bıkıyorlardı.
Rızık Allah’ın ilâhî taksimidir. Çalışmaya yönelmek o rızkın anahtarı, kapısıdır. Ne zenginlik gayretin sonudur ne de fakirlik gayretsizliğin neticesidir.