“Sonra çıkıyorsun dışarı, bakıyorsun güneş hala tepede. Yıllardır kurduğun cümleyi, bilmem kaçıncı kez yeniden kuruyorsun. Ne yapalım, kısmet değilmiş.”
Senin hayatının benim hayatıma düşen yazısı bu ...
Nazan Bekiroğlu'nun okuduğum 4. Kitabı oldu. Yeni yazarla tanışmıştım oysa, kitapları su gibi gidiyor.
Önce Mücellâ mı, yoksa Nar Ağacı'nı okumalıyım diye büyük bir ikileme düşmüştüm. Sonra yorumlara baktım ve Mücellâ'yı seçtim. Nedeni ise büyük bir çoğunluk önce Nar Ağacı'nı okumuş ondan sonra Mücellâ'yı çok
Gözlerini açıyorsun, tahmin ettiğin yerdesin yine - yatağında. Şansına küfredip kalkıyorsun ayağa. Bitecek bu kısır döngü sonunda, ama ben de biteceğim diye düşünüyorsun. Tuvalet, banyo, kahvaltı derken dışarıdaki hayatın içine akıyorsun. Araban yok, hiç düşünmedin almayı. Toplu taşımanın erdemine inanıyorum diyorsun gülerek. Komik olmadığının
Zorluklar, evrenin dikkatimizi çekmek için kullandığı yollardan biridir. Fiziksel acı, bizi bedenimizi dengelemeye çağırır. Duygusal acılar, direnişimizin ortaya çıkmasını sağlar. Zihinsel acı, şu anın iyileştirici gücünü ortaya çıkarır. Biraz acı çekmek kaçınılmazdır. Fakat biz,hayatın yumuşak uyarılarını dinlemeyi öğrenirsek, acılar yok olur.
Sonra çıkıyorsun dışarı,bakıyorsun güneş hala tepede. bi cigara yakıyorsun ve yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun:
napalım kısmet değilmiş...