Gece güne doğru mu ilerliyor yoksa uzaklaşıyor mu ondan? Karanlıklar mıdır güneşi yutan yoksa güneş midir karanlıkları kundaklayan? Bunun gibi, hiç bilemeyeceğiz, sorularımız bizi Cevap'a yaklaştırır mı, uzaklaştırır mı?
Edmond Jabes/ PdfKitabı okuyor
Aşk
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı. Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı istanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişivdik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik.
Sayfa 17 - Pdf
Reklam
Duvarda bir delikti yalnızca, öylesine dardı ki kaçmak için içine hiç giremedin. Sakının mezarlardan. Her zaman konuksever değildirler.
Edmond Jabes/ PdfKitabı okuyor
Duvar ardına duvar. Sonunda kim bekliyor seni? - Kim­se. Kim senin sayfalarını karıştıracak, çözecek, sevecek? - Kimse hiç kuşkusuz. Tek başınasın gecede, dünyada tek başına. Yalnızlı­ğın ölümün yalnızlığı.
Edmond Jabes/ PdfKitabı okuyor
Ona var daha. Üniversite sonrası...
Hiç işsiz kaldınız mı?
Bir rüya görmüştüm. Hayır, kâbustu bu. Ölüyordum rüyamda. İnsan kendi ölümünü görebilir miydi? Bilmiyordum ama ilk defa bu denli gerçeğe yakın bir rüya düşüyordu gözlerime. Ve kendimi görüyordum. Hiç tanımadığım insanlar bembeyaz bir örtüye sarıp yani kefenleyip de bir mezarın içine koyuyorlardı beni. Bedenimin soğukluğunu dahi hissediyordum. Ve korkuyordum, hem de çok. Beni tek başıma, başka hiçbir mezarın ya da insanın, hiçbir şeyin olmadığı bir yamaçta, tek ü tenha bir ağacın dibine gömüyordu yüzlerini daha evvel hiç görmediğim insanlar. Beni sevenler yok muydu? Tanıdıklarım, tanıyanlar? Yoktu. Ve öylece beni orada bırakıp gidiyorlardı. Sonrası hep karanlık, kapkaranlık... Sadece sesler duyuyordum. Birbirine karışmış bir sürü ses... Neden sonra bir ses tanıdık geldi kulaklarıma. Babamın sesiydi bu. Ne dediğini anlayamıyordum. Ama sesini işitiyordum. O kadar. Ve uyandım.
Sayfa 67 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.