“- istekler? - yitiriyorlar kendilerini binlerce kapının acımasız uyumunda - kapalı? - evet. sürekli kapalı, kapalı - yorulacaksın - ben bir evi düşünüyorum sarmaşıkların soluklarıyla. rehavet içinde gözün ışıması gibi, ışıklarıyla aydın, geceleriyle düşünceli, tembel. kaygısız bir evi ve sonsuz gülümsemesiyle yeni doğan bir bebeği sudaki ardışık döngü gibi, ve bir üzüm salkımını andıran kanlı bir teni - ben yıkımı düşünüyorum ve kara esintilerin talanını ve ikircil bir ışığı geceleyin pencerede aranan ve küçük bir mezarı, yeni doğanın teni gibi küçücük”
Hayatın sürekli kendisini yenileyen o sonsuz mucizelerinden birine yakın hissetti kendisini; bu mucize, çocukların kadınlardaki iyiliği, şefkati, fedakârlığı ortaya çıkarması ve sonrasında bu duyguların kadınlardan çocuklarına geçmesiydi; kadından çocuğa, çocuktan tekrar kadına geçen, hiç kesilmeyen, sürekli devam eden bir döngü; böylece kadın kendi çocukluğunu asla kaybetmiyor, aksine iki kez yaşıyordu, hem kendi içinde hem de karşılaştığı her insanda yaşıyordu.
Sayfa 41 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 9. BasımKitabı okudu
Reklam
Günümüzde insanlar her şeyi olduğu gibi birbirlerini de hızlı tüketiyorlar. O dönemlerde sevgili olup, evlenip sonsuza dek birlikte mutlu yaşayacaklarını iddia edip, bir kaç sene sonra boşanıp, sonra başka birileriyle tekrar evlenip sonsuza dek birlikte mutlu bir şekilde yaşayacaklarını iddia eden bir çok arkadaşım olmuştur. Bu sonsuz bir döngü gibi. Her seferinde değişmeyen tek fantezi, sonsuza dek mutlu yaşamayı ummak. Oyuncular değişiyor roller aynı kalıyor.
Marcus Aurelius - Unutma Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır
“Ben denen şey herneyse aslında bir parça et, biraz soluk ve akıldan fazlası değil. Bu et parçasını gözünde çok büyütme… Kemiklerden kandan ve kan yollarından ibaret sadece. Aldığın nefese bak mesela. Her defasında değişen önceki ile aynı olmayan bir havayı içine alıp bırakıyorsun. Sonra yine alıyorsun. Aklının ne olduğuna bak. Aradığın şey kitaplarda yok. Kitapları at. Buna izin yok. Daha şimdiden ölümün kapıya dayandığını düşün. Zaten yaşlısın, bedeninin kölesi olma daha fazla. Sanki bir kuklamışsın gibi bencilce davranışlarının seni oradan oraya çekiştirmesine izin verme. Hayat zaten sonsuz bir yolculuk değil. Belki bugün, belki yarın,belki erken, belki geç ama önünde sonunda terk edeceğimiz bir yol.” Her şeyin geçici olması yaşamın en büyük konforu. Canlılığa bahşedilmiş en büyük nimet. İyi ki her şey geçici. İyi ki her şey akıp gidiyor. İyi ki hiçbir şey sonsuza dek yerinde çakılı kalmıyor. Döngüye teslim olmak kıymetli bir prensiptir. Yaşamın sürekliliği döngü sayesindedir. Ve neye tutunduğunu ısrarla sor kendine. Neye tutunuyorsun? Çünkü; tutunduğun her neyse hareket kabiliyetini alıyor elinden. Kaybettiklerine tutunuyorsan, kazanamazsın. Kazandıklarına tutunuyorsan, kaybedersin. Sevdiklerine tutunuyorsan, koruyamazsın. Yalnızlığına tutunuyorsan, üretemezsin. Ürettiklerine tutunuyorsan, usta yetiştiremezsin. Sen dahil, kalıcı hiçbir şey yoktur doğada.
Gelişmek
Çok uzun süre sonunda korkuların karanlıktan doğmadığını anladım. Korkularla yıldızlar gibi hep oradaydılar. Onları fark edemeyişimin nedeni ise sadece gün ışığıydı. Etrafındaki bu geçici parlaklık. Ama nihayetinde içine hapsolduğum bu karanlığı sonunda anladım. Şu yerküre üzerinde dünyanın en yalnız canlısı gibi hissetsem de yıllardır biriktirdigim tüm acı ve korkuların beni hiçbir zaman yalnız bırakmadığını fark ettim. İşte beni dönüştüren bu acımasız gerçek oldu. O kadar uzun süre karanlığa bakınca, karanlıkta artık bana bakmaya başladı. Tüm hayatım boyunca canavarlarla çarpışan beni bir canavara dönüştüren ne yazık ki bu kısır döngü. Eskiden fikirlerle dolu beynimin içinde kalan tek şey acı. Hiçbir hücremin asla alışmadığı sonsuz bir acı. Ama bu acılar tıpkı doğum yapan bir kadının sancısı gibi. Doğacak olan her düşüncem için bu acılara katlanmak zorundaydım. Çünkü acı çekmek öğrenmenin ve gelişmenin en önemli motivasyonudur.
Sayfa 20
Ne sonsuz bir kısır döngü içinde yaşamak ne de her saniye sürprizle karşılaşmak isteriz.
Reklam
"Ona göre, kızdaki bu değişiklik tuhaf değildi, tam tersine tahmin ettiği, beklediği bir şeydi; gerçek olmak için ümidini asla kaybetmeyen, unutmayan doğanın muhteşem yasalarına duyduğu güvendi. Hayatın sürekli kendisini yenileyen o sonsuz mucizelerinden birine yakın hissetti kendisini; bu mucize, çocukların kadınlardaki iyiliği, şefkati, fedakârlığı ortaya çıkarması ve sonrasında bu duyguların kadınlardan çocuklarına geçmesiydi; kadından çocuğa, çocuktan tekrar kadına geçen, hiç kesilmeyen, sürekli devam eden bir döngü; böylece kadın kendi çocukluğunu asla kaybetmiyor, aksine iki kez yaşıyordu, hem kendi içinde hem de karşılaştığı her insanda yaşıyordu."
200 syf.
10/10 puan verdi
Merhabalar Kaybedilen ve özlenen kişilerin ruhları her zaman yanınızda olur. Peki bu ruh kendinizin ki ise yanınızda kim olur? Yılları insanların hayalini küçümsemekle geçer Artuç'un. Bu onu bitirir ve ruhunu kaybettirir ve asla kişiliğini bulamadığı bir köşeye koyar. Fazla dışarıya çıkmayı sevmeyen Artuç, sadece geceleri uzun yürüyüşler
Düş Çıkmazı
Düş ÇıkmazıFurkan Bartan · Kutlu Yayınevi · 20236 okunma
“Hayatı parçalanan insanın asıl acısı aklının, ruhunun ve kalbinin ayrı ayrı yerlere düşmesidir. İçindeki bölünmenin dayanılmaz ağrıları; içsel sürgün, sonsuz mahkumiyet, en derin ayrılık hasreti. Ölmek, dirilmek, yeniden ölmek, dirilmek ve böylece uzayıp giden, her seferinde acıyı daha derinlere saplayan kederli döngü.”
Sayfa 105 - Doğan KitapKitabı okudu
Verilen sermaye hiçbir işe yaramadı. Hayatın ölümle neticelendi."
İnsan bu döngü içerisinde ancak kendi varlığını ziyan etti. Oysa sınırlı varlığıyla sonsuza yönelik o sıçramayı yapabilseydi kalıcı ve mutlu bir hayata kavuşabilirdi.Ama o sonsuz fırsatı kazanmayı ihmal ettiğinden varlık sermayesini de kaybetti.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.