Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye`de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir.
Bir
- 1.
İki beyaz martıdır ellerinle gelirsin
Gizli bir yerinden tutuşmuş yanar
Kederinle gelirsin
Yorgun bir yelkenliyim hayatının ufkunda
İntihar ihtimali gözlerinle gelirsin
Sinsi bir deprem sürer gider
Durgunluğunda
93 senesinin en uzun
Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allah'ına bir böyle yapı.
En güzel mâbedi olsun diye en son dînin
Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul'un ufkunda bu kudsî tepeyi;
Taşımış harcını gâzîleri, serdârıyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle.
Hür ve engin vatan
..........
..........
Kâinatın sükûtunda, altın teller titreşir, Zamansızlığın rüzgârında savrulan bir düş,
Mavi derinliklerin ardında saklı bir sır,
İnce belin, evrenin ekseninde döner.
Gözlerinin ufkunda, kaybolmuş bir gemiyim,
Her bakışında, sonsuzluğun yankısı var.
Sessiz çığlıklar sarar ruhumu,
Zamanın ötesinde, aşkın özünü arar.
Yıldızlar suskun, saçların altın bir deniz,
Her telinde evrenin ezgisi saklı.
Dokunuşunda hayatın nabzı atar,
Gizli bir şiirin dizeleri gibi.
Mavi gözlerin, bilinmez bir galaksi,
Her bakışında varoluşun sırrı.
İnce belinde dönerken dünya,
Bir nefes, bir an, binlerce yıl.
Her adımında evrenin rüyası,
Dalgaların fısıldadığı unutulmuş bir melodi.
Sarı saçlarınla dokunur gecenin karanlığı,
Mavi gözlerinle aydınlanır bilinmezlik.