"Siz kendinizi "insan sarrafı" diye yutturmak istiyorsunuz ama,biz yutmayız!-Benliğinizde tarihi yaşadınız mı? Büyük sarsıntılar,depremler,uzak ve uzun kederler,şimşek gibi ani sevinçler geçirdiniz mi?
Büyük delilerle deli oldunuz mu? Ya küçük delilerle? İyi insanların deliliğini,hastalığını taşıdınız mı gerçekten?
Ayrıca en kötü insanların da kötülüğünü ve o bir çeşit mutluluğunu taşıdınız mı?
Evet diyorsanız ahlaktan söz edin bana,hayır diyorsanız etmeyin!"
Hallacı Mansur'dan Seyyid Nesimi'ye, Mevlana'dan Şeyh Bedreddin'e kadar yüzün solması ile ilgili imge ya da motif diyebileceğimiz bir unsur vardır. Bu imge veya motif daha burada ismini sayamadığımız haksız yere idam edilen pek çok kişi için geçerlidir. Rivayetlere göre bu mazlumlara idama giderken yüzlerinin için sararıp solduğunu sorulmuş, bunların da her biri "Ben sonsuzluğun ufkunda doğan aşk güneşiyim/ Gün batımında güneş her zaman solar" şeklinde cevap vermişlerdir. Buna batarken solan güneşi imgesi diyebiliriz.
"-Fedakarlık ve fedakarlık zihniyeti üzerinde bu işin kurbanları, seyircilerine göre başka fikirdedirler- ama onlara hiç konuşma fırsatı verilmemiştir ki."