Miller sahte bir özbenliğe sahip insanları “-mış gibi kişilikler” olarak adlandırır. Bunlar kendi benliklerine o kadar yabancılaşmışlardır ki dışarıya gösterdikleri bu tavırda erimişlerdir. Bu “maskelenmiş benlik anlayışı’nın arkasında diğeriyle çok az işi olan gerçek birey saklanmıştır. Bu kendine yabancılaşma, kendi varlığına yabancılaşma, çocuğun yaşam durumlarının şartlarına uyum sağlama sürecinin bir sonucudur.” Gerçek benlik gelişemiyor ve farklılaşamıyor çünkü yaşanamıyor”. Sonuç içsel bir boşluk, fakirleşme ve spontan ve canlı olan kısım kesilip atıldığı için kısmen ölüm.
eşsiz
Bütün isteklerin temeli gereksinimdir, eksikliktir - kısacası acıdır. Sonuç olarak insanın da hayvanın da doğası kaynağından, özünden acıya bağlıdır. Öte yandan, doyumları doğrudan, çabucak olduğu için isteğinin nesneleri olmazsa insanın üstüne korkunç bir boşluk, can sıkıntısı gelir. Açıkçası onun doğası, varlığının kendisi, onun için katlanılmaz bir yük olur. Böylece onun yaşamı, bir sarkaç gibi, acı ile sıkıntı arasında bir ileri bir geri gider gelir. Acı ile sıkıntı onun yapıldığı öğelerdir. Bu, şu gözlemle hoş bir biçimde dile getirilir: insan bütün acıları, işkenceyi cehenneme yolladıktan sonra cennette can sıkıntısından başka bir şey kalmamıştır.
Sayfa 250Kitabı okudu
Reklam
"Hele ki, kendini duygularına kaptırıp, bir an için şuurunu susturup düşünmeden bahane aramadan hakaret et; nefret et, birini sev, daha doğrusu boş durmamak için bir şeyler yap, fazla değil öbür gün bu kendini kandırma yüzünden kendi kendini küçümsemeye başlarsın. Sonuç, sa bun köpüğü balonu ve yeni bir boşluk."
Fiziken ve zihnen tek olsak da içimizde iki parça var, sağlıklı ben ve sağlıksız ben. Bu iki ben, her insanın içinde mevcuttur. Ama eğer sağlıksız olan “ben”in sesi daha çok çıkıyorsa, seni o yönetiyorsa, diğer tarafın ezilir, aşağılanır ve ihtiyacı olan ruhsal besinleri karşılayamaz. Bunun sonucunda içinde bir boşluk hissedersin, sıkıntı, mutsuzluk, değersizlik ve sevgisizlik sarar her yanını. Hayatın doğal zorluklarında bile, içindeki sağlıksız sen, seni suçlar. “Sen aptalsın, sen yapamadın, sevilmiyorsun işte, değersizsin, önemsizsin” der. Ve sen sağlıksız seni, kendin zannedersin, onun söylediklerini doğru kabul etmeye başlarsın... Ve sonuç, senin adına hüsran olur. Kendine iyi davran derken amaçladığım şey, sağlıklı “ben”in sesinin yükselmesini sağlamak, kendine anlayış ve şefkat göstermek konusunda pratik öneriler vermek.
Bazen tek bir şeye başvurup sonuç bekliyorsun.Bazen bir sürü şeye ama sonun da olmuyor.Sonra kendini bir yerde oturmuşken buluyorsun.Kafanı arkaya çevirip baktığında şunu diyorsun kendine ; o kadar çalış sonunda koca bir boşluk ve hiçin içi.
Lully çoktandır hoş bir bayana kur yapıyordu. Sonunda onun odasına çağrıldı, bu onun bütün dileklerinin yerine geleceğini muştuluyordu. Orada bayan korsesini açarak ona kanserin çirkin biçimde yediği göğsünü gösterdi. Lully o andan sonra cehennemi görmüş gibi değişti. Majorka Kralı'nın sarayını bıraktı, günahının bedelini ödemek için çöle gitti. Buradan çıkan sonuç şudur: Bizim yaşama isteğinin değillenmesi dediğimiz dünyadan toptan el çekme ya da kutsal kişi olma, her zaman istemenin dindiricisinden kaynaklanır. Dindirici istemenin iç çatışmasını, onun özündeki boşluğu tanımaya, canlı olan her şeyin acısında kendini açığa vuranın aynı çatışma, aynı boşluk olduğunu saptamaya dayanır
Reklam
577 öğeden 511 ile 520 arasındakiler gösteriliyor.