Ne garip değil mi? Bizim olmayanları istediğimiz için sürekli bir arayışta gönlümüz. Ve bizim olmayanları istediğimiz sürece, ömrümüzün sonuna kadar bitmeyecek arayış olan öykümüz. Sürekli bekleyip, sürekli daha fazlasını isteyeceğiz. Gönlümüze bir ömür, inişli çıkışlı bir pay biçeceğiz. Peki elimizde olanlarla mutlu olmayı denedik mi hiç? Yetmez mi sanıyoruz acaba bir kişinin gönülden sevmesi. Akşam sofraya oturduğumuz zaman bir tabağın bize ayrılması, başımızı koyacak bir yastık ve bir sohbette bize de pay düşmesi yetmez mi? Bir dost üstlenmez mi gönülden tüm derdimizi, bir kitap veya bir şiire dökemez miyiz şu taşmış içimizi? Öyle olmalı ki insan; seçeceği her şeyi iyi bilmeli. Kalbine soktuğu her neyse rahatsız etmemeli. Öyle işlemeli ki ömrüne, ileride keşke dedirtmemeli. Öyle olmalı ki insan; karşısındakine bir ömür yetmeli. Aşkı, sevgisi, şefkati ve merhameti onun üstüne sinmeli. Değer verdiği insanı hep kendinden önce görmeli. İnsanım diyebiliyorsak eğer, karşımızda da insan olabilmesi için dua etmeliyiz. Ama her şeyden önce," insanım" diyebilmeliyiz.