Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kaç gün kaybetmişim? Ne zaman dalmışım o suyun içine? Ne zaman “tamam, daha fazla nefesimi tutamıyorum” diyip çıkmışım sudan? Evet, hesaba göre 3010 gün kaybetmişim. Daha doğrusu 3010 gün kaybetmek değil de, yaşamamış olmak… 3010 gün yaşamamışım. Peki, o kadar güne yetişebilecek miyim şimdi? 3010 gün boyunca okuma ihtimalimin olduğu kitaplar,
Vakit öğleni geçmişti. İnsanın yüzüne alev alev vuran yakıcı güneşin etkisi azalmıştı. Rüzgar yoktu lakin evin yanında akan derenin başındaki iğde ağacının yapraklarının hışırtısı ve kokusu insana huzur veriyordu. Bir müddet ağacın gölgesinde oturdu. Kokuyu içine çekti. Sonra yokuş yukarı yürümeye devam etti… Zeynep’in annesi ile birlikte
Reklam
Bu, ölmeyi ilk deneyişim değildi. Sonuncu da olmayacaktı. Yaşam ve ölüm. Zıt görünümlü iki dosttu onlar. Birbirlerini kolluyorlardı. Öyle ki, ölüm olmasa nefes almanın hiçbir numarası kalmazdı geriye. Yaşamak... Ölmeye dair en sevdiğim şeylerden birisiydi. Ölmek üzereyken bile hissedilen acıyı yaşayabilmek. Uçsuz sessizliğe son kala hissedeceğiniz en tatsız şey bu olacaktı. Ölebilmek için yaşamaya ihtiyaç duymak. Ne ironik, değil mi? Belki de bunu güzel yapan buydu. Bir adım sonrasında geriye yaşanacak bir şey kalmayacaktı fakat yaşamaya devam ettikçe, sizi daha büyük acıların beklediğini görecektiniz. Bunlardan kaçacaktınız, onlar sizi kovalayacaktı. Kimse kazanmayacaktı belki, ancak bu sefer kazanmak üzereydim. Bu, nefes almaya ilk çalışışım değildi. Sonuncu olmasını isterdim. Bu an da onlardan birisiydi. Rasgele elime geçen bıçağın ucuna yavaşça süzülen bir damla kırmızılık, kesme tahtasına hassas bir iniş yaptı. Her şey çabucak olmuştu. Duvarda gezinen gölgeler bunun iyi olacağını tekrarlayıp duruyordu. Az önce kestiğim elmadan bir dilimi çiğnemeye başladım. Bileğim yanma hissiyle kavruluyordu. Birkaç saniye sonra son bulacaktı, çünkü artık yaşamayacaktım. Dedim ya, acıyı ancak nefes aldığınız sürece hissedebilirdiniz. Bunlar bittiğinde, siz bittiğinizde, büyük anlamsızlıklarla karşılaşacaktınız. Hayatınız boyunca uğrunda çabaladığınız tüm hayaller sönecekti. Geride hiçbir şey kalmayacaktı. Bedeniniz hafifleyecekti, ruhunuz günahınızla ağırlaşacaktı.
Sayfa 9
"Amerikalı ile Japon" Temsili bir hikâyeye göre: Amerikalı bir iş adamıyla Japon meslektaşı ormanda dolaşırken vahşi bir ses duyarlar ve irkilirler. Arkalarına baktıklarında aç bir aslanın üzerlerine doğru koşmaya başladığını görürler. Her ikisi de hızla oradan kaçmaya başlarlar. Fakat koşarken Japon aniden durur ve yere oturarak çantasından spor ayakkabısını giymeye başlar. Bu esnada 20 metre kadar fark atmış olan Amerikalı: "O spor ayakkabılarını giyerek aç bir aslandan daha hızlı koşabileceğini mi sanıyorsun?" diye bağırarak koşmaya devam eder. Spor ayakkabılarını giymeyi tamamlayan Japon ok gibi yerinden fırlar, önce Amerikalıyı yakalar, sonra da geçer. Geride kalan Amerikalı'nın aslana yem olmak üzere olduğunu gören Japon, Amerikalıya cevabını verir: "Evet ben bu spor ayakkabılarımla aç bir aslandan daha hızlı koşamayabilirim; ama senden daha hızlı koşabilirim." Yani; bir yarışa önden başlamak önemli değil, onu nasıl bitirdiğimiz önemlidir. Asıl önemli olan ise o yarışa hazır olunup olunmadığıdır. Hayatta hiçbir şey için geç değildir. Yeter ki, neyi nasıl yapacağımızı bilip, ona göre hareket edelim.
360 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Serinin 2. kitabı olan Deha'nın sonundan sonra bu kitabı dört gözle bekliyordum. Beklentileri karşılayan bir kitap diyebilirim.Kitabın konusuyla alakalı spoiler vermeden bir şey yazamayacağımı bildiğim için yazmıyorum. Aksiyon, macera tüm hızıyla devam ediyor, tabi aşk da. Koloniler ve Cumhuriyet arasında savaş başlıyor ama Cumhuriyet sanıldığı, halkın bildiği kadar güçlü mü? Deha'nın sonunda Daniel hastaydı iyileşebilecek mi? Daniel ve June her şeyi geride bırakıp birlikte olabilecekler mi? Ben okurken çok keyif aldım. Şampiyon serinin en güzel kitabıydı. Serinin son kitabı olduğu ve karakterlere veda edeceğimiz için olsa gerek kitabın alakalı alakasız bir çok yerinde gözlerim dolu dolu okudum. Sonu da harikaydı. Benim için en iyi distopyalar bölümünde yerini almış bir seri. Kitabın unutamayacağım alıntısı: "Merhaba" dedi " Ben Daniel" "Merhaba" diye yanıtladım " Ben June" Keyifli okumalar..:)
Şampiyon
ŞampiyonMarie Lu · Pegasus Yayınları · 20152,437 okunma
Sergey Yesenin'e. Sen gittin, diyorlar yukarılarda bir dünyaya. Sonsuzlaşma- Uçuyorsun, parıldayan yıldızlara çarparak.
Reklam
184 syf.
10/10 puan verdi
Daha önce de şizofrenlik ile ilintili birçok roman okumuştum. Birçoğunda olay kurgusunu, ana karakteri empati ve ya diğer yollardan yakalayabiliyordum. Bu kitabı okurken bana büyük bir haz versede, kitabı bitirdikten hemen sonra bundan üzüntü duyuyordum. Eğer ana karakter şizofren ise onunla "sağlıklı" okuyucu empati kuramazdı değil mi ? Thomas Pynchon içimdeki sese tercüman olmuş. Bırakın karakterle empati kurmayı olay kurgusunu bile kestiremiyorsunuz. Yazarın gücünü bazen bir sayfayı bulan, usatalıkla seçilmiş kelimelerden nasıl bir 'salata' yaptığını okurken hissediyorsunuz. Ayrıca yazar içinde yaşadığı zaman dilimde ki bilim,siyaset,moda vb. konuların tamamına yerinde tahlillerle deyinmiş. Feride Evren Sezer ( çevirmen ) kesinlikle teşekkürü hakediyor. Çeviri yaparken büyük bir emek verdiği belli. Bence çeviriyle beraber gelen sadeleştirmeler suç sayılmalı neyse ki yerinde çeviri yapan emektarlarımız var :))
49 Numaralı Parçanın Nidası
49 Numaralı Parçanın NidasıThomas Pynchon · İthaki Yayınları · 2018230 okunma
Bugün son, Eylül’de geride kalıyor. Birkaç saat sonra benimle birlikte o da bitecek. Diğer biten şeyler gibi. Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, aynı şekilde sona ermedi mi? Her yeni Ay’da; sustuğumuzda, kelimeler tükendiğinde, gözlerimiz konuşmadı mı? Kaç defa göz kırptılar bir birlerine, saymadın mı? Parmaklar, bedenimizi terk
SÜRVEYAN HEKİM “Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında. Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur. Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız. Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-3/Kitabı okudu
Aziz Nesin'in Markopaşa'da Yayınlanmış İki Öyküsü 1949 Yılında İngiltere Prensesi Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi, Mısır Kralı Faruk üçü birden Ankara'daki elçilikleri aracılığıyla Türkiye Dışişleri Bakanlığı'na resmen başvurarak, bir yazısında kendilerini aşağıladığı gerekçesiyle, Aziz Nesin'e karşı dava açtılar. Dava sonucu Aziz Nesin 6 ay
http://oykuleroykuculer.blogcu.com/aziz-nesin-in-markopasa-da-yayinlanmis-iki-oykusu/194944
Reklam
Muhteşem kesinlikle tavsiye ediyorum. ÜŞENMEDEN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM ! BÜTÜN ANNE BABALARIN VE ÖĞRETMENLERİN OKUMASI GEREKEN BİR HİKAYE Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir
85 syf.
·
Puan vermedi
Ipucu içerir Bir varmış bir yokmuş insan… Bu dünyada olmasa da ötelerde kavuşmak bilene ne büyük ihsan… Keşkelerin insan hayatındaki yeri nedir? Bitmiş, tükenmiş, hitam mührü vurulmuş için keşkenin kıymeti nedir? Yoksa keşke, kaybettiğine ağıt yaktırırken daha büyük kayıplara mı sürükler ferdi? İman bu sürecin neresindedir? Mehmet Yılmaz’ın
Bir Gün
Bir GünMehmet Yılmaz · Roza Yayınevi · 201259 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.