Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aynı cevap üçüncü kez verildi: "Ateş nasihat değil, cezadır." Şaşkınlığım artıyordu. Kafasını kaldırdı ve o anda bu adamı tanıdığımı fark ettim. Bir süre önce gece yarısı bir apartman girişinde karşılaştığım adamdı bu. Doğrusu böyle bir yerde karşılaşmayı hiç ummuyordum. Aslında bir daha karşılaşacağımızı da ummuyordum. "Senin ne işin var burada?" "Ateşe vermek değil, oturup bir bir anlatman gerekirdi." "Buraya nasıl düştüğümü kimden öğrendin?" "Sözü yeteri kadar kullanmadın. Doğrunun ne olduğunu biliyorsan, onu taşımanın zorluklarını da göze almalısın." "Olanları nereden biliyorsun?" Ona soru sormamın bir faydası yoktu. Ben ne sorarsam sorayım o istediği cevapları veriyordu. Soru sormamışım gibi ne isterse onu anlatıyordu.
Antik YakınDoğu
Meloslular şöyle der: "Hakimiyet kurmanız çıkarımıza olsa bile, köle olmamız neden bizim çıkarınıza olsun?" Atinalılar şöyle cevap verir: "Bu savaşın korkunç sonuçlarına katlanmak yerine tebaamız olursunuz, biz de sizi yok etmediğimiz için kazançlı çıkarız." Meloslular şöyle bir soru sorar: "Peki bu işin dışında kalsak, tarafların hiçbiriyle ittifak halinde olmasak?" Atinalılar şöyle cevap verir: "Olmaz, çünkü düşmanlığınız bize dostluğunuz kadar zarar vermez. Dostluğunuz bizim zayıflığımızın bir göstergesi olur, nefretinizse gücümüzün kanıtıdır." Başka bir deyişle: Yaşamanıza izin vermektense size boyun eğdirmek bizim çıkarımıza, çünkü böylece herkes bizden korkacak.
Reklam
Neden yaşamak bu kadar ağır bir yüke dönüşüyordu bazıları­nın ellerinde? Kim cevap verebilir buna? Ben değil... Ben soru sor­mada azıcık becerikli olabilirim, ama kuşkusuz, cevaplarda acemi..
Kafasındaki binlerce soru bir cevap bekliyordu. Fedaî İbni Tahir ölmüştü. Filozof Avni uzun bir yolculuğa çıkmak üzereydi.
Sayfa 458Kitabı okudu
Dürüstlük insanı en çok yaralayan şeydir. Bir soru sorduğumuzda dürüst bir cevap beklemeyiz. Bizi hayal kı­rıklığına uğratmayacak bir cevap bekleriz.
Sonra şu soru soruldu: “Evrenin sırrını niçin öğrenemiyoruz?” Verilen cevap çok anlamlıydı: “Çünkü boş konuşuyoruz, çünkü duyulara ait şeylerle tatmin oluyoruz, çünkü arzuların peşinden koşuyoruz; bu nedenle Hakikati bir sis perdesiyle örtüyoruz.”
Reklam
Soru - Bir yapıtın ortaya çıkması, "doğum doğurma" olarak nitelendirilirse, bu "doğum doğurma"yı nasıl yaparsınız? Cevap - Hiç belli olmaz... Kimileyin sezaryenle doğururum, kimileyin dokuz doğururum, kimileyin de ışığı gören dışarı fırlar... Bir bakmışsın, iyice kısırlaşmışım, hiç doğurmam... Bu "doğurmak" nitelendirmesini hiç sevmedim ya, bir eserin yaratılmasına doğurmak diyorsanız ne yapalım... Doğurgan sayılırım, ama doğurganlığımdan değil, zora gelmemden çok doğurmam... İster istemez doğuracaksın; yaşam koşullan, geçim zorla doğurtturuyor, yumurtlatıyor bile.
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
Soru - Yazmak için günün hangi bölümünü (gece-gündüz) yada saatlerini seçersiniz? Cevap - Geceleri, hem de sabaha karşı, özellikle de ay çıktığı geceleri seçerim. Çünkü, ölü gecenin bu saatlerinde içinde canavarlar uyanır. Beni bu durumda birden görenlerin söylediğine göre, yüzümün biçimi bile değişir, ellerim pençeleşirmiş... Gündüz insan, gece canavar yani... Hangi Türk yazan, yazı yazma zamanını seçme hakkına sahiptir ki? Gece, gündüz, hangi saat olursa olsun, bir olanak bulunca yazmaya çalışırım.
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
Soru - Yazar, elverişli yazma ortamını kendisi mi hazırlar, yoksa bu ortamın doğmasını mı bekler? Cevap - Elverişli yazma ortamı ne demek? Hayatımda hiç böyle bir ortam görmedim, nasıl olduğunu da bilmem. Yazılarımın pek çoğunu cezaevi koğuşlarında, cezaevi hücrelerinde yazdım, acaba buraları elverişli ortam mı sayılır? Eğer öyleyse bu ortamları ben hazırlamadım. Bu elverişli ortamın doğmasını beklemeye kalkarsak, hohooo, biz değil bizden sonrakiler de daha çok beklerler.
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
Dünya için âhiret, sanatçı için sanat eseri neyse, soru için de cevap odur. Cevap, soru'nun âhiretidir...
Reklam
Bilgece bir cevap istiyorsan, akıllıca soru sormalısın.
Sayfa 93 - Kültür ve Turizm Bakanlığı YayınlarıKitabı okuyor
Soru soran insanlar en tehlikelisi olanlardır hep. Cevap vermek o kadar tehlikeli sayılmaz. Bazen bir tek soruda bin cevaptan daha fazla patlayıcı madde bulunur.
Esas gerçekliğe ulaşmak için soru sormamız gerek , bulmaya çalışmamız gerek ve kendi cevabımızı bulduğumuz gün cevap o olacak . Kendi yanıtımızı aldığımızda her şey değişir.
Soru sormam hayat belirtisi ama ille de bir cevap istemem aptallık.
Bismarck bir gezi esnasında rahatsızlanır. Hemen orada bulunan ünlü bir doktora götürülür. Rahatsızlığını tam olarak anlamak için doktorun ardı arkası kesilmeyen soruları üzerine Bismarck "Buraya sorgulanmaya değil muayene olmaya geldim" der. İşini yapmaya devam eden doktor bir yandan da cevap verir: "Eğer muayene esnasında soru sorulmasını istemiyorsanız bir veterinere görünmenizi tavsiye ederim. Onlar cevap alamayacaklarını bildiklerinden hastalarına hiç soru sormazlar". Bismarck sinirlenmiştir, ancak muayeneyi daha fazla uzatmamak için tartışmayı şöyle bitirir: "Doktorluk bilginizin en az küstahlığınız kadar olmasını dilerim!"
Elma YayıneviKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.