Ben Gerri'yim, en küçükleri. Ve yegane yalnız yaşayanı, dolayısıyla da küçük bir patates, varla yok arası bir dilim et, bir kaşıkçık kırmızı lahana ile doyması bekleneni.
Sayfa 7 - HİTKİTAP - Nisan 2008 - Çeviren: Seda ToksoyKitabı okudu
Şiddet estetikleştirilince, sanatçı onu kendi varlığına da yöneltmesi haliyle avangardın bir sorunsalı olur. Sonuçta, baştan beri edebiyatı ve felsefeyi meşgul eden ''ölüme ve intihara'' ilişkin tahayyüllerin modern türevleri, sanatın, hayatın ve manifestoların açık veya gizli bir teması haline gelir. Nitekim devrimci sürrealist dergisinin ilk
Bu hava da gitmiyor....!!! Yahu okuyamadım...!
Bir büyük boy kahvemi aldım ve müzik listemi ayarlayıp BİZ'in başına oturdum.. Kaldığım yerden ilk sayfa tamam.. Sonra okuma yavaşladı, sonra gözlerde biraz ağırlaşma... Sonra dedim müzikten herhalde.. Classic Rock'tan Metal'e geçtim. 30 saniye tamam.. Sonra yine aynı şeyler olmaya başladı.. Kahve de sert.. Koca bir yudum aldım.. Yok.. Bir şeyler ters... Kitap okunuyor kitapta sorun yok ama okuyan da var.. Amon Amarth listesi, yok olmadı.. Biraz vikinglere bulaştım, yok. Black ve Death hiç açmadı... Country denedim, hadi biraz eğlenceli olsun, ama yok... En çok dinlediğim listesine geçiş yaptım spotify'dan yok.. Olmuyor okunmuyor... Çıldırdım..! Sonra dedim ki senin ilacın Metallica...!!!
Sırasıyla Sad But True, Seek & Destroy, Battery ve son olarak sahneye CREEPING DEATH çıktı...! Tanrım..! Kendime geldim dedim.. 3.39'da başlayan o konser havası beni tamamen kendime getirdi... James'in sesi beni çağırıyordu... Eşlik etmem lazımdı ve ettim...
Die by my hand (die)
I creep across the land (die)
Killing first born man (die)
Die by my hand (die)
I creep across the land (die)
Killing first born man (die)
youtu.be/yhXeDuIIw1s
Şarkı bittiğinde kendime gelmiştim ama işe geçmem lazımdı ve kitabı bıraktım. Metallica'yı boşuna sevmiyorum.! Kendime geldim..! Anlaşılan sıcaklar geldikçe öğlen vakti kitap okuma işi zorlaşacağa benziyor.. Tanrım..!
Hayırlısı diyelim...!
Tanpınar hiç şüphesiz Türk Edebiyatının en önemli yapı taşlarından birisidir. Ahmet Haşim ve Yahya Kemal gibi iki büyük ismin öğrencisi olma şerefine nail olmuş, onlardan beslenmiştir. Dili; resimdeki renkler gibi canlı, müzikteki notalar gibi eşsiz bir lezzetle kullanır. Zaten sanatta mükemmeli arayan, her sözünü haddeden sızdıran bir yazardır.
Öncelikle yazardan bahsetmek istiyorum. Malum kitap siyasi bir konu üzerine yazıldığı için yazarı tanımak farz oluyor. Ahsen Batur zamanının Türkiyesin'de dış işleri bakanlığınca birçok ülkede görevlendirilmiş, 1970'ler Türkiyesi'nin Tercüman Gazetesinden sorumlu olmuş, 5-6 dili ana dili gibi bilen, çevrilmesi zor olan kitapları
Karen Armstrong'u kendi ifadesi ile selâmlayayım önce; "Teoloji elbette sözün çok uzatıldığı bir disiplindir..." diyor
Haklı ama, o da bilerek 'sözü uzatıp' koca bir eser ortaya koymuş, ta ki Tanrıyı tanıma (bilme) yolculuğuna çıkmak isteyen biri başına geleceklerden haberdar olsun diye..
'Başına gelecekler' ifadesini bilerek kullandım
Kitap biriktirme hastalığı olanlar ve düzenleme konusunda sorun yaşayan dikkat tam size göre bir kitap. Kitap biriktirmek yerine aldıklarını okumak önemli. Bende biriktirme huyu yok aldığım kitapları hemen okumak isterim veya şu zaman hangisi benim için önem arz ediyorsa o kitaptan başlarım.
Benim 97 kitabım var 50 tanesini okudum diğer kalanlar
ÜLKECE BAZI BAZI KADIN SORUNSALI :))
*Para kazanmaya başladıktan sonra yürüyüşü değişir.
*Annesinin "prenses kızım" telkiniyle kendini Kraliçe Elizabeth zanneder. Bı havalar sanki ejderhası var.😅
*Aynaya bakmadan erkeklere not verir. "Erkek dediğin" diye başladığı cümlenin sonunu " itaat etmeli" diye
Küçüğü, büyüğü, kadını, erkeği yok artık bu işin. Herkes tacize uğruyor, büyük çoğunluk aile baskısı, akrabalar ne der sorunsalı yüzünden susuyor. Susmayanları da zaten ya devlet umursamıyor ya da millet kötülüyor. Eteği neden o kadar kısaymış? O saatte orada ne işi varmış? Neden erkek arkadaşları varmış? Peki söyler misiniz bana Elmalı davasındaki çocuklar ne yapmış olabilir? Etek mi giydiler, kısa mıydı, fazla mı davetkardılar? Herkesin bir olup anlaması gereken tek bir şey var. Sorun tacize uğrayan insanlarda değil, tacize mağruz bırakanlarda. Susmayın, sizi susturmalarına izin vermeyin. "Aman benim başıma gelmez." deyip pervasızca insanları yargılamayın. Bugün bunları yaşayan sizin anneniz, kardeşiniz, sevgiliniz, en yakın arkadaşınız değil fakat yarın olmayacağı ne malum? Siz şerefi haysiyeti yerinde olan "insan" sıfatına layık kişiler olun. Tacize maruz bırakmayın, tacize maruz kalanı ezmeyin!
Bana derler ki "Veren el, alan elden hayırlıdır." Ben de derim ki "Elin vergisi canın sevgisi."
Bana derler ki "Verilenler, günahları örter, perdeler." Ben de derim ki "Örtülüp, perdelenecek şeyleri azaltmak daha iyi değil mi?"
Hayattaki problemlerinizi yaşadığınız bilinmezlikleri tespit ederek ve bu bilinmezlikleri tek tek yok ederek çözebilirsiniz diyorlar her zaman.Evet işin teori kısmında matematik çok güzel işler aslında algoritmayı biliyorsan tek tek tüm bilinmeyenleri bulursun problemi çözersin ama sorun şu ki gerçek hayatta karşılaştığımız problemlerimizin genelinde matematiğimiz hep eksik kalıyor.Çünkü karşımıza çıkan problemler nedense hep Fail derecesinden Meçhul bilinmeyenli bir denklem oluyor çoğu zaman..
Her sorun kendi içinde biraz karmaşıktır. Zihnimiz sahip olduğumuz en özel en kişisel şeydir. Onu sorgulamaya başladığımız zaman kendimizi sorguluyoruz demektir ve bu da neredeyse her zaman karmaşıktır.
Denis Diderot Fransız Aydınlanmasının en önemli düşünürlerinden biri. Sistemi dağınık, teizmden deizme, oradan materyalizme ve en son panteizme geçiş. Ama dönemin düşüncelerini bir araya toplaması onun önemini artıyor. Ansiklopedi’nin editörü.
Diderot determinist felsefesinde özgür iradeyi ve kişisel sorumluluğu reddediyor ve
Selamlar herkese,
Kübra'dan miras bir ileti paylaşayım dedim, kendi kendime konuşmak hiç zevkli değil çünkü. :)
Gazap Üzümleri'nin elimde Bilgi, Sel ve Remzi edisyonları mevcut. (Ekitap olarak).
Bilgi ve Sel çevirisi aynı kişi, Belkıs Dişbudak, tarafından yapılmış; Remzi çevirisi Rasih Güran