Tarihi, tarihi romanlardan öğrenmek!
Size de öyle geliyor mu bilmiyorum ama sanki hepimiz ya da büyük çoğunluğumuz bir sınıftayız ve öğretmenin seçtiği, okunmasını şart koştuğu 50-100 kitabı okuyoruz. Herkesin okuma listesinde çoğunlukla fantastik edebiyat var, yine çoğunluğun listesinde Livaneli'den, Ahmet Ümit'ten, İskender Pala'dan, Orhan Pamuk'tan, Yaşar Kemal'den, Canan Tan'dan, Elif Şafak'tan 20-30 kitap var. Okuma eylemimiz zannımca bu kadar. Felsefe, Psikoloji, tarih, siyaset, bilim kitapları az. Kategorik olarak baktım, tarih kategorisinde sıralanan kitaplar Sina Akşin'in, Halil İnalcık'ın, Server Tanilli'nin değil, Peki niçin okuyoruz? Tenkit etmek için söylemiyorum, elbette tenkit de ediyorum fakat daha çok anlamak için soruyorum. Niçin okuyoruz? Okuma eylemimize yön veren ne?
Beyaz Oyun'dan Küçük Bir Alıntı.
… -“Tedavisi var mı bu hastalığın?” Sezgi soruyu anlamamıştı. Kendisine sorulduğundan bile haberi yoktu. Hiç tepki vermeden oturmaya devam edince, “size soruyorum Sezgi Hanım!” Kadının dikkatini çekmişti. “Hastalığınızın bir tedavisi var mı?” Sezgi, “hastalık mı?” diye sorarken yüzünde şaşkın bir ifade belirmişti. -“Evet, hastalık! Bu her yerinizin beyaz olması. Ne diyorlardı bu hastalığa?” Sezgi, “albino” dedi. “Benim gibi olanlara albino derler. Ama ben bunu hastalık olarak görmüyorum. Bu benim için bir hediye” Bu sefer de Daniel şaşırmıştı. Sezgi devam etti, “hastalıkların en tehlikeli olanları vücutta ya da organlarda olanlar değil de düşüncelerde olanlardır. Bana göre siz benden çok daha zor bir durumdasınız. Hiç belli olmadığını düşündüğünüz, tahmin etmediğiniz kadar büyük ve sizi yavaşça öldüren öyle bir hastalığınız var ki” dedi. “Kötü olmak...”
Reklam
Oblomov'un Olga'ya yazdığı o güzel mektupla günaydınlar insan arkadaşlarım.
"Bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım. Bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk. Ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o
Oblomov'dan Olga'ya mektup
Bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım. Bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk. Ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o kadar
Hayat gönlünden gelen bir yaşamdır Kimisi kalbini dinler kimisi ise gönlünden gelen sesi dinler ... Peki size soruyorum siz en çok kalbinizimi dinlersiniz yoksa gönlünden gelen sesimi dinlersiniz?
Bir insan aynaya bakarken küçüklüğünü hatırlar bazı insanlar aynaya baktığı zaman geçmişte anılarını hatırlar Size soruyorum siz aynaya baktığınızda Küçüklüğünüzümü hatırlarsınız yoksa Geçmişte kalan anılarınızımı hatırlarsınız....
Reklam
823 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.