Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Türkiye gibi sosyal adalet ve eşitlik konusunda henüz yürüyecek çok yolu olan gelişmekte olan ülkelerde çalışmalar yürüttükçe, yaşama kuşak penceresinden bakmanın gelir grubu penceresinden bakmaktan daha emniyetli olabileceğini fark ettim..
Sayfa 21 - Mundi KitapKitabı okuyor
1/10 puan verdi
İslamcıların Piri Şehid Dr.Ali Şeriati'nin böyle bir eseri yok uydurma... Bütün külliyatı bende var... Bütün Kitapları Fecr Yayınevinden çıktı.. Ali Şeriati'den dinsiz adam çıkaramazsınız..Lavukluk yapmayın... Şeriati, yazılarını üçe ayırır: İçtimâiydi (Toplum Bilim) İslâmi/ (İslam Bilim) ve Keviriyât\ Onun bu tasnifini şöyle anlamak
Aşk ve Devrim
Aşk ve DevrimAli Şeriati · Arya Yayıncılık · 202029 okunma
Reklam
Günah
Büyük günahlarla ilgili yasaklama şekli daha şiddetli ve serttir. Büyük günah işleyenlerin tövbe etmeleri gereklidir. Büyük günahları iradelerini kullanarak terk edenler küçük günahlardan tövbe etmiş sayılırlar. Büyük günah işleyenler fâsık sıfatını alır ve birçok vazife ve ehliyet için gerekli bulunan “adalet” vasfını kaybetmiş olurlar. Büyük günaha bulaşmış hâkimin hükmü bozulur. Açıktan açığa büyük günah işleyenlerle sosyal ilişkiler kesilebilir.
“tarihsel ve sosyal hafıza kaybı nöbetlerinden geçen bir toplumda, politika ve topluluk dilinin çalınıp bir silah gibi kullanılması, demokrasi, özgürlük, adalet ve sosyal devlet gibi kelimelerin içlerindeki her türlü yaşayan anlamın boşaltılması kolaydır.”
Sayfa 26
Monarşi tipindeki sosyal sistemlerde alfa erkek herkese hükmeder ve grup içinde pek saldırganlık gözlenmez. Dominant erkek zamanının büyük kısmını ast rütbeli yoldaşlanrı sakinleştirmek ve anlaşmazlıkları çözmekle geçirir. Bazen adalet biraz sert tecelli edebilir ama çoğunlukla bir havlama ya da yüz buruşturma yeterli gelecektir. Bu tür sistemlerde egemenlik hiyerarşisi sosyal istikrarı oluşturur. Pek çok türün erkekleri ikna edici bir şekilde silahlanmıştır. Eğer her iki pirana, iki aslan ya da iki geyik fikir anlaşmazlığına düştüğünde ölümüne kavga etseydi hayat çok daha tehlikeli bir hale gelirdi. Egemenlik hiyerarşisi ve anlaşmazlıkları gidermede gerçek bir kavgadansa ritüel biçimindeki kavgaların kurumsallaşması, hayatta kalma mekanizması açısından kilit bir rol oynar. Hem dominant erkek için, hem de geri kalan herkes için bu genetik bir avantajdır, Pax dominatoris. Tacizlere katlanmak zorunda kalsanız da, zaman zaman içerleseniz de, herkesin kendi yerini bildiği bir sistem hem rahat hem de güvenli olabilir.
Sayfa 262 - say yayınlarıKitabı okuyor
İktisadî doktrinler çabuk değişir. Değişmeyen prensipler milliyetçilik ve beynelmilelciliktir. “Milliyetçilik” derken bu kelimenin asıl anlamını kasdediyorum. Yoksa son zamanlarda İslâm beynelmilelcileri, siyasî ümmetçiler ve kozmopolit beynelmilelcilerle dünya vatandaşı sosyalistlerin, Moskofçuların kasdettiği milliyetçiliği elbette düşünmüyorum. Aslında bunların hiçbiri milliyetçi olmayıp aksine milliyetçilik düşmanı iseler de, herhangi bir tereddüt ve şüpheye meydan vermemek için, karıştırılmasına asla imkân olmayan “Türkçülük” kelimesini Türk milliyetçiliği olarak kullanıyorum... Sağcı biziz: Türkçüler. Sosyal adaletçi olmamız, vatanın nimetlerini turistlere değil de soydaşlarımıza üleştirmek istememiz, gerçek ah ahlâkın gerektirdiği adaleti sağlamayı dilememiz, solcu olmamızı gerektirmez. Türkiye’nin solcuları daha ortada yokken, Türkçü şair Mehmet Emin Yurdakul o basit şiirleriyle Türk milleti için sosyal adalet istiyordu. Bu fikir onun Türkçülüğünden doğmuştu. Kendisinden yıllarca sonra, “sömürü” nakaratına başlayan plâklar gibi, bu fikri Yahudi Marks’tan almış değildi.
Sağcı Kimdir?Kitabı okudu
Reklam
Sosyalistler ve komünistler “solcu” diye tanındıkları için, onların karşısında olanlara da “sağcı” demek âdet olmuştur. İktisadî bakışla devletçi olmayan , liberal olan, muhafazakâr olanlar sağcı sayılmış. Sol taraf, çoğunlukla dini inkar ettiğinden dindarlar da sağcı diye gösterilmiştir. Fakat bu tarifler eksik ve kısırdır. Son zamanlarda her şey gibi bu tâbirler de müptezel olmuş, sağ ve sol birbirine karışmıştır. Kendilerine “mukaddesatçı” diyen dindarlar milliyetçi ve sağcı sayıldığı gibi, aşırı sosyalist ve komünistlerin de kendilerini “Milliyetçi” diye öne sürdükleri görülmüştür. Sağ ve sol deyimleri kabataslak ele alındığı takdirde Turancılarla İslâm birliği taraftarları sağda birleştikleri gibi, yalnız sosyal adalet kavramı düşünüldüğü anda da Türkçülerin sosyalistlerle aynı hizada olmaları gerekmektedir. Demek ki sağ ve solu iyi anlatmak, eksiklik ve kısırlıktan kurtararak öne sürmek lâzım. Çünkü sağ ve sol yalnız iktisadi veya sosyal bakım değil, millî şuur bakımından da ele alınıp değerlendirilmelidir.
Sağcı Kimdir?Kitabı okudu
Amartya Sen
Açlığın ardında fakir işçilere enflasyonla aynı oranda artmayan ücret ödenmesi yatmaktadır.
Sayfa 92 - Çizgi KitabeviKitabı okuyor
“Gerçeği inceleyenler bilirler ki, sosyal gelişme hep aynı çizgiyi takip etmez, çeşitli ırklar çok eskiden ve hızla başka başka istikametlere yönelmiş ve birbirinden ayrılmıştır... Her alanda basitten çapraşığa, insan topluluklarında ise aşağı düzeyden üst düzeye geçildiğini ileri süren nazariye hiçbir esasa dayanmıyordu, demek. Şu halde Avrupa'nın üstünlük iddiası da laftan ibaretti. Bir toplumun teknik ve ekonomik alanda daha ileri olması, sosyal ve ahlâkî bakımdan da ileri olmasını gerektirmez. İktisadi kalkınma gerçekleşince toplumun üyeleri arasında daha kamil münasebetler kurulmaz mutlaka. Ne bilgelik artar, ne adalet şuuru. Belki aksi olur, zira iktisadi gelişme ile insanın insanı sömürmesi daha da keskinleşir. Kısaca, toplumların ilerleyişini yalnız ekonomik ve teknik seviyeye, başka bir deyişle, altyapıya bakarak değerlendiremeyiz. Daha doğrusu tek ölçü bu değildir. Medeniyetin bütün alanlarda üstünlüğü diye bir şey olamaz, olsa olsa teknolojik bir üstünlük, tabiat üzerinde egemenlik söz konusudur.”
Dudaklar çatlak, mideler boş, köyler karanlık, dağlar tepeler çıplak, halk yoksul, millet düne küskün, gelecekten ümitsizdir. Bugüne kadar tatbikatına şahit olduğumuz siyasetin hile, iftira, yalan ve tertip gibi basit ve çirkin silahları imanlı Türk halkının siyasî hareketlerini zayıflatmakta, inancını sarsmaktadır. Bir tarafta toprağı seyreden tok insanlar, öte yanda toprağı yoğuran aç insanlar... Bir tarafta güzel vatanımızın toprağını süren, tohum saçan yabancı teknisyenler, köylerimizde inek sağan misyoner genç kızlar; öte yandan günün modasına takılıp giden ve kulüpleri tıklım tıklım dolduran memleket çocukları... Bir tarafta altı yaşından itibaren sorumluluk yüklenen ve fabrikalarda motorun gürültüsünü, tarlalarda güneşin hararetini bölüşerek sosyal adaletin tatbikatını veren vatan çocukları; öte yanda yüksek apartmanların gölgesinde ve sıcak odalarında sosyal adalet nutukları hazırlayan adaletsiz, şuursuz, ruhsuz bir topluluk... Bir tarafta yılda milyarları aşan içki masraflarından yükselen kahkahalar, öte yanda, bir damla su için sabahtan akşama kadar nöbet bekleyen susuzluktan çoraklaşmış köyler... Bütün bu çizgiler üç-beş yılın, üç-beş kişinin eseri değildir. Yüzyılların yüzyıllara taşıdığı yüktür.
Reklam
Yahudilerin işçi sınıfını manipüle edip marksizmin temelini atması
Yahudi, işçiye sokulur, onun kaderine acımış görünür. Hatta sefalete isyan eden biri gibi ortaya çıkar. Böylece işçinin güvenini kazanır. Yahudi, işçide hayat şartlarını değiştirmek için şiddetli bir istek uyandırmaya çalışır. Üstün ırka mensup bir insanın kalbinde daima uyuklayan sosyal adalet ihtiyacını ustalıkla tahrik ederek uyandırır. Yahudi sosyal adalet ihtiyacını tahrik ederek harekete geçirdiği işçiyi daha şanslı bir kadere sahip olanlara karşı kin beslemeye davet eder. Bu işi yaparken Yahudi, sosyal düzensizliklerin aleyhine açılmış olan korkunç kavgaya bir felsefi hava ve tavır verir. Böylece Yahudi Marksizmin temellerini atmış olur. Marksizmi, haklı sosyal isteklere gayet sıkı bir şekilde bağlı gibi göstermekle, Yahudi bu felsefenin yayılmasını kolaylaştırır ve hızlandırır. Sosyal fikirler maskesi altında, gerçekten şeytanca ve korkunç niyetler saklanmıştır.
Genel Özgürlük ; Eşitlik Bilincinden Geçer
Bir toplumsal düzen, bir sosyal yapı, o düzeni, yapıyı oluş­turan tüm bireylerini aynı adalet duygusuyla yüceltmediği, aynı özgürlükle sevmediği, aynı eşitlikle savunmadığı, aynı değer bilinciyle saymadığı sürece, kadın-erkek-çocuk, hiç fark etmez, bir şiddet uygular; temel insan haklarından uzak­tır; özgürlüğü, yönetim mekanizmalarının dışındaki herkese bir lüks olarak görür. Böyle bir toplumsal yapıda, herkesin aynı acımasızlıkla aşağılanacağını düşünüyorum.
254 syf.
1/10 puan verdi
Değişen dünyada toplum ve siyaset üzerine
İlhan Tekeli
İlhan Tekeli
Modernite Aşılırken Siyaset
Modernite Aşılırken Siyaset
Bener
Bener
Değişen dünyada, yani yazara göre moderniteden postmoderniteye geçiş yapan toplum ve siyaset üzerine makaleler derlemesi bir kitap. Frankfurt Okulu da denilen Eleştirel Kuram'ın kamusal alandaki karşılıklı etkileşimler ve etkileşenlerin kullandıkları varsayılan iletişimsel rasyonellik kavramlarından yararlanarak, yaşanılan geçiş dönemini açıklayıp sosyal adalet yanlısı türde bir liberal çözüm önerileri getirmektedir. Kitabın ilk bölümü teorik ve kavramsal tartışmalardan oluşmakta, ikinci bölümü ise güncel sosyo-politik sorunları ele almaktadır. Hem Eleştirel Kuram'ın hem de sivil toplum, sürdürülebilirlik, yönetişim gibi liberal kavramlar soyut kalmakta, dolayısıyla bu kavramlara dayalı analizler ve çözüm önerileri de havada kalmaktadır.
Modernite Aşılırken Siyaset
Modernite Aşılırken Siyasetİlhan Tekeli · İmge Kitabevi · 19991 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.