Aile evden gidiyor !!!
Yarım erkekler ve yarım kadınlar ortasında, çocuklar iki parçaydılar. Aile evden gidiyorsa, çocuklar elden gidiyordu. Ailenin çöküşü nisbetinde boşanmalar arttıkça, çocuklar celâl-cemal dengesinin uzağına düşüyor, hayat vadisinde tek kanadıyla uçmaya mahkum halde yetişiyordu. Erkek ve kadın, tek başına kaldığında, iki yarım insan gibiydiler. O
Sosyalizm kadının kurtuluşu için ön koşuldur ama garanti değildir.
Reklam
Ev kadınlığına karşı çıkarken kadınların yaptığı işe karşı çıkmıyoruz; işin organize ediliş biçimine, yani kadınların gelişme olanaklarını engellemesine karşı çıkıyoruz.
Ev kadınlarının çalışmadığı söylenir. Fakat bu "çalışmama" aslında çok fazla zaman gerektirmektedir. Ev kadınlarının yaptıkları işin ne kadar zaman aldığı konusunda yapılan bütün araştırmalar, haftalık çalışma sürelerinin 50 saatin altına düşmediğini, ve bunun çok çocuklu kadınlarda haftada yüz saate çıktığını göstermektedir. Ann Oakley'in İngiliz ev kadınlarının haftalık çalışma üzerinde yaptığı bir araştırma, bir ya da daha fazla çocuklu kadınların haftada ortalama 77 saat çalıştığını gösteriyor.
"Kadınlar, tıpkı işçilerin sömürücülerin zorbalığı altında olmaları gibi, erkeklerin örgütlü zorbalığı altındalar. Her iki baskı gören kesimde, kurtuluşları için mücadelerini kendilerinin vermelerinin gerektiğini öğrenmeliler. Kadınlar, bilinçli erkekler, işçiler, düşünürler, sanatçılar ve şairler arasında müttefikler bulacaklardır. Fakat bir tarafın erkeklerden, diğerininse burjuvaziden bekleyecekleri hiçbir şeyleri yoktur."(Eleanor Marx ve Edward Aveling, 1887)
Feminizm akımının temeli "Kadınlar politika hayatına tam ve doğrudan doğruya yoksun bırakıldıkları müddetçe demokratik bir hükümet şekli gerçekleştirilemez." düşüncesiydi.
Reklam
Aslına bakılırsa, erkek tahakkümüne öfkeyle karşılık veren ilk feminist aktivistler arasında erkek karşıtı duygular gerçekten de yaygındı. Adaletsizlik karşısındaki bu öfke, kadm kurtuluş hareketinin yaratılmasında itici güç oldu. Büyük kısmı beyaz olan erken, dönem feminist aktivistlerin erkek tahakkümünün doğası konusunda bilinçlenmesi, sımfçılık ve ırkçılık karşıtı çevrelerde erkeklerle birlikte çalışırken gerçekleşti. Bu erkekler bir yandan dünyaya özgürlüğün önemini arılatırken, diğer yandan da kendi saflarındaki kadınları eziyorlardı. Sosyalizm adına birçok beyaz kadın, yurttaşlık hakları ve siyahların özgürleşmesi adına birçok siyah kadın, ya da yerli haklan adına birçok Yerli Amerikalı kadın mücadelede yer almış olsa da, erkeklerin liderliği kaptırmak istemediği ve kadınlardan kendilerini takip etmelerini talep ettiği açıktı. Radikal özgürlük mücadelelerinde yer almak, ilerici kadınlarda direniş ve isyan ruhunu uyandırarak onları günümüz kadın kurtuluş hareketine yöneltti.
Sayfa 13 - bgst yayınları
416 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Simone de Beauvoir’ın “söz kadar canlı bir yazı”yla yazılmış bir senfoni diye nitelendirdiği Louis-Ferdinand Céline’in “Gecenin Sonuna Yolculuk” adlı yapıtını bilmeyeniniz yoktur sanırım. Peki, bu muhteşem eserin çevirisiyle 2002’de Dünya Çeviri Ödülü’nü alan ve bu romanın sonunda yer alan “son söz bölümü” ile edebiyat dünyasının tüm
Eksik Taşlar
Eksik TaşlarYiğit Bener · Can Yayınları · 201242 okunma
336 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Yorgos Lanthimos'un son zamanlarda vizyona giren filmi Poor Things'i izlemeden önce Alasdair Gray'in romanını okumak daha cazip geldi ve iyi ki okudum! Gray'in erkek egemen topluma karşıtlığı ve eleştirisi, feminist anlatısı oldukça cesur. Bella Baxter'ın dünyayı ve cinselliği keşfedişi, Dr. Hooker ve Bay Astley arasında
Zavallılar
ZavallılarAlasdair Gray · İthaki Yayınları · 2024460 okunma
192 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Kadın haklarına, feminizme ve sosyalizme dair birçok yazı parçasının ve yazarın kendi görüşlerinin bulunduğu, kapsayıcı bir kitap olmuş. Fikir olarak feminizm ve sosyalizmin ortak paydalarının daha fazla olduğunu düşünüyordum. Oysa keskin olarak ayrıldığı noktalar da varmış. Kitabın yazıldığı tarih de göz önünde bulundurulmalı tabi. Yine de severek okuduğum bir kitap oldu. Farklı bir bakış açısı sunuyor. Okumanızı tavsiye ederim.
Kadınlar ve Sosyalizm
Kadınlar ve SosyalizmSharon Smith · Yordam · 201293 okunma
Reklam
Bazı kadınlar için bir hafta sonu çocukları kocasına bırakıp, yalnız gezmeye gitmek büyük cesaret gerektiren bir işken, başkaları, dolu bir salonda kapitalist toplumda kadının durumu üstüne bir konuşma yapmanın büyük cesaret gerektirdiğini düşünebilirler. Hangisinin daha “doğru çizgi” olduğunu tartışmaya da ihtiyacımız yok. Aynı anda çeşitli cephelerde, değişik biçimlerle mücadele edebilmeliyiz. Başarımızı belirleyen, her adımda anlaşık olmamız değil, farklı pratik deneylerimizde ortak amacımızı gözden kaçırmamız olacaktır.
Bütün kadınlar cinselliklerinin her türünden dolayı yargılanırlar. Kendilerinden beklenen iki farklı rol karşısında şaşkındırlar. Bir yandan cinsel cazibelerinin olması ve her zaman emre amade olmaları beklenirken, diğer yandan cinsel yönden aktif olan kadınlar tehlikeli olarak nitelenirler.
En büyük düşmanım, bana, ancak insanların beni beğendikleri ölçüde varolduğumu aşılayan kendi portremdi.
Bir kadının nasıl olması gerektiği modeli içimizde oldukça derinlerde yatıyor. Doğar doğmaz, mavi yerine pembe giysilere büründüğümüz andan itibaren gelecekteki kadın rolümüze hazırlanırız. Bu da bilinçli bir süreç değildir. Oğlanlar daha sonra aile reisi olmaları gerektiğinden, işlerinde ilerlemeleri ve rekabet edebilmeleri gerektiğinden aktif ve saldırgan kişilikler olarak yetiştirilirler. Aynı zamanda erkeklik rolünü engelleyici özellikler bastırılır. Her yenilgide ağlayan ya da duygularını işyerinde geçerli kurallardan daha önemli tutan bir erkeğin işyerinde yükselme şansı ne kadardır? Kızların geleceği ise evlenecekleri adama bağlıdır.
Resim