Canım Aliye
"Mektubunu aldım. 'Ben fena kız değilim, senin meyus olamayıp saadetin için hayatımı şimdi fedaya hazırım!' diyorsun Aliye, bana böyle şeyler yazma… Sonra ben sana deli gibi âşık olurum. Mektubundaki 'Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm' cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim… Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku… Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş olmuştu. Fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki kitaplara rağmen çok ıstırap çektim. Çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin… Uzun, çok uzun şeyler yaz… Seni hasretle kucaklarım benim birtanecik Aliye’m. Küçük resim öyle gözümü yumup bakacak gibi fena değildi. Sen en fena resimde bile güzelsin Aliye. Sen her zaman herkesten güzelsin…"
1254 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Sadece bir kere okuyarak Risale-i Nur'dan Sözler kitabını eleştirmek ne haddime ? Aşağıdaki konferansı okursanız şayet, Üstad ve Risale-i Nurlar hakkında genel bir bilgi edinmiş olacaksınız. Kendinize bir şans verin. Bu kitap okuduğunuz kitaplar gibi değildir. Okuyarak zaman kaybetmiş olduğunuz tüm kitaplara lanet okutur,
Sözler
SözlerBediüzzaman Said Nursî · Söz Basım Yayın · 20125,6bin okunma
Reklam
Nazım Hikmet
Taranta-Babu'ya Mektuplar Nazım Hikmet Ran Roma, 5 Ağustos 1935 - Sen Roma'yı kartpostallardan, tarih ve coğrafya kitaplarına basılan fotoğraflardan tanırsın. Taşları Sezar'ların ve Lejyon'ların kabartmalarıyla oymalı üç gözlü kapılar; kıyılarının yarısını fareler yemiş kocaman bir eleğe benziyen Koliseum; Batrus resul kilisesi meydanı ve
Müdürlüğün önünde otobüs bekleyen üç kişinin zaman zaman aynı istikamete doğru çevrilen bakışlarından omuzlarının veya kollarının bir silkinişine kadar vuran sabırsızlığı kıskandı. İnsanın acele bir işi olmasındaki büyük saadetin kadrini bilselerdi, böyle somurtmazlardı. Ferit gibi, kendi muhayyilesinden bir varlık sebebi dilemek zorunda kalmadıkça, hiçbir insan, peşinden koştuğu ve hırpalandığı işin zahmetlerini küçük, büyük bir baş belası telakki etmek hatasından kurtulamayacaktı. Kendisini bu sabırsızların yanında her zamankinden fazla yalnız ve lüzumsuz bulan Ferit, onların peşinden otobüse binerken ne yapacağını bilmiyordu
Geri136
364 öğeden 361 ile 364 arasındakiler gösteriliyor.