h. Dinlemeyi Bilmek
Çocuğa söz dinletebilmek için, çocuğu dinleyebilmek gerekir. Herkes kendi akli ve ilmî seviyesine göre konuşur. Hâliyle çocuğun konuştuğu şeylerin seviyemize hitap etmeme ihtimali çok yüksektir. Anlattığı bir rüya dahi olsa dinlemek ve uygun bir cevap vermek lazımdır. Yusuf (a.s.) ve babası Yakup (a.s.) arasında geçen bir diyalog böylesi bir hadisedir: "Bir gün Yusuf, babasına demişti ki: 'Babacığım! Ben rüyamda on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederken gördüm." [ Yusuf, 12/4 Hz. Yakup'un cevabı için bkz. Yusuf, 12/5-6 ] Çocuklara kulak vermek, çocuğun olduğu kadar bizim hayatımıza da yön verebilir. İbrahim'in (a.s.) babası ona kulak verseydi ve yanlışından dönseydi onun da hayatında çok şey değişecekti. [ Enam, 6/74 ] Evet belki İbrahim (a.s.) bir peygamberdi ve bundan sonra bir peygamber gelmeyecek. Ancak çocuk saf ve duru olup günahtan arıdır. Söyleyene değil söyletene bak hesabı, onun söyleyeceği bir söz, manevi dünyamızdaki bir yanlışımızı düzeltmeye veya ufkumuzu açmaya vesile olabilir.
Sayfa 30 - E-KitapKitabı okudu
"Bizi küçük hanımla tanıştırmayacak misin?" Alparslan elleri ceplerinde dimdik durmuş, gözünün ucuyla Armağan'a bakıyor, bir yandan da bıyık altından gülüyordu. "Tanıştığım insanlarla bir daha tanışmam Alparslan Bey!" cevabıyla Atilla ve Tomris'in gözleri kocaman olurken, Ertuğrul gülmemek için yanaklarının içini kemiriyor, Alparslan ise muzip pırıltıların oynaştığı gözlerini herkesten kaçırıyordu. "Ertuğrul... Bu kızın dili niye bu kadar uzun?" Armağan, kısacık bir an Ertuğrul'a baktı ve hafifçe başını sallamasıyla yeniden Alparslan'a dönüp, "Allah vergisi!" deyiverdi. İşte bu sözlerle kopan kahkahalar evin yıllardır hasret kaldığı neşeyi geri getirirken Alparsalan kolunu Armağan'ın omuzuna attı ve kızı kendine çekip alnını öptü. "Allah boyundan almış, diline vermiş. Ne yapalım canım... Biz de seni böyle kabul ederiz." "Aaah! Söylediği lafa bak." "Sen lafı söyleyene değil güzelim, söyletene bak! Ayna şu tarafta!"
Sayfa 262Kitabı okudu
Reklam
"Yine şairliğin tuttu senin." dedi Ali "Söyleyene değil söyletene bak Ali." dedim...
Türk-lerin: "Söyleyene bakma, söyletene bak" dedikleri yer burasıdır. Efsanelerin nasıl söylendiklerine değil, niçin söylendiklerine bakılmalıdır. Tarih öncesi insanı kendi topluluğu içinde ola. gelen değişiklikleri, kendi dünya görüşü ve kendi somut araçlarıyla, deyimlendirmek istemiştir. Ona bu isteği dayatan sosyal olaylar ve ortam gözden kaçırılınca, efsaneler anlaşılmaz hiyerogliflere döner.
Sayfa 6 - pdfKitabı okudu
Pir Sultan Abdal'a Selam (Sabahattin EYUBOĞLU)
Şiirleri sağlıklarında yazıya geçmemiş eski halk şairlerimizden hiçbirinin hiçbir şiiri için, kendi ağzından çıktığı kesinlikle söylenemez. Ölümünden sonra halkın ağzından derlenmiş şiirlerde hangi sözlerin hangi sözlere katıldığını kestirebilmek için şairin kimliği, kişiliği üstüne su götürmez belgeler, tanıklıklar bulunması gerekir. Oysa, Yunus
“Söyleyene değil, söyletene bak demiş.” atalarımız…
Sayfa 121
Reklam
34 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.