yaŞa

Atatürk, patrimonyal kişinin otoritesi üzerine kurulu bir onur ve mevki anlayışı yerine kurallar ve yasalar üstüne dayalı bir onur sistemi getirmiştir. Meşruluk kaynağı artık kişi değildir.
yaŞa okurunun profil resmi
devami; Bunun ayrıntıları, evren düzenini yorumlamada, yani din yerine pozitif bilimin konmasında, avâm-havâs ayrılığı yerine halk kavramının gelmesinde ve nihayet siyasî düzende ümmet kavramından ulusal devlete geçiş kavramında kendini gösterir. Tanzimat dönemi, Mustafa Kemal ku- şağını ve Batılı düşünce potansiyelini hazırlamıştır.
Reklam
Filistin
Bu bölgede Yahudiler var mıydı? Elbette ki vardı. İsrail denen Filistin'in bir kısmı, Yahudi ırkının anavatanıdır. Ne var ki tarihin muhtelif zamanlarında Yahudi ırkı buralardan sürülmüş, başka yerlere yerleşmiştir. Bu sürgün hayatını, tarihi bilgi ve deliller kadar menkıbeler de kendine göre anlatmaktadır.
Sayfa 197Kitabı okudu
yaŞa okurunun profil resmi
devamı ; Ama çok açık bir pasaj daha vardır; bilhassa M. S. 70'te, İmparator Titius zamanında mabedin tekrardan yıkılması -ikinci mabed yıkımı sayılır- ve bu olay Yahudi kav- minin etrafa sürülmesi ile birleşir. Çok az Yahudi, Galilea ve Judea denilen kısımda kalmıştır, Yahudilik etrafa dağılmıştır. Bu dağılmadan evvel de Yahudi kavmi Akdeniz'in muhtelif yerlerinde, mesela 330'larda İskenderiye'de, tabii Anadolu şehirlerinde de bulunmuştur. Mesela Miletos'ta bir tiyatroda taşın üzerinde "Judeon Simeon" yazıyor; abone olmuş adam. Demek ki bütün şehirlerde zengin-fakir koloniler halinde yaşıyorlardı. Aslında St. Paul'un yaydığı Hıristiyanlığın doğ- rudan doğruya Yahudi cemaatlerinde ve onların her yerdeki sinagoglarında propagandası yapılmıştır. Çünkü St. Paul, bir haham olarak bütün yetişkin Yahudi erkekleri gibi sinagog- lara girip konuşma özgürlüğüne sahipti. Yahudilerin olduğu yerde ön planda Hıristiyanlık tutulmuştur. İslam fetihleri başladığı zaman -ki bu Hz. Ömer devrindedir- Filistin ve Mısır aşağı yukarı paralel zamanlarda fethedilmiştir. Her ikisinde de komutan Amr ibnü'l-As'tır. Araplar geldiği zaman bu bölgede, çok ilginçtir, Arapça çok az yerlerde adalar ha- linde, çölde konuşuluyordu; yaygın dil ise bir Sami dil olan Aramcaydı. Yahudilerin kendi dili olan İbranice ise artık sadece dua kitaplarında ve sinagoglarda yaşıyordu. Peki Aramcanın Arapçaya dönüşümü nasıl oldu? Hiç karanlık bir olay değil. İkisi de birbirine yakın, Sami diller ve benzeşen pek çok özellikleri var. İbranice ve Aramca çok benzeştiği için M.Ö. II. asırda bütün bir bölgede İbranice silinmiş, diğer Keldani dili silinmiş ve yerini Aramca al- mıştı. Şimdi de Aramcanın yerini Arapça alıyordu. Bugün artik Suriye'de tamamen ortadan kalksa bile yer yer Aram- ca konuşulan küçük köyler vardı. Bunlar bizim ülkemizde de mevcuttu. Bu yerleşmelerdeki Aramca bilhassa İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yavaş yavaş silindi; sebep de bu dili konuşan Yahudilerin İsrail'e göç etmesidir
Hiçbir millet, yoğun milliyetçiliğin ve dini bağnazlığın ve hoşgörüsüzlüğün aşırılıklarına karşı duramaz.
Sayfa 147Kitabı okudu
yaŞa okurunun profil resmi
...İspanya, daha sonra, reconquista hamlesini sürdürmek ve bölgesel ve ulusal birliğini sağlama mücadelesi için yalnızca Yahudilere değil, aynı zamanda Müslümanlara karşı da sert önlemler almaya kararlıydı. Osmanlılar, Endülüs Müslümanları ve Yahudileri arasında bir ayrım yapmadılar. Her iki toplum da Osmanlı yardım ve himayesini talep etti. Başka bir deyişle, Osmanlı gözünde mağdurlar aynı kaderi paylaşıyorlardı ve ortak düşmana karşı, yardım eli ve destek mazlumlara uzatılacaktı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan nasıl gün ışığına, kalsiyuma ya da sevgiye gereksinim duyuyorsa, aynı şekilde, anlayacağı ve o doğrultuda yaşayacağı bir değerler düzenine, yaşam felsefesine, dine ya da onun yerini tutan bir başka şeye gereksinim duyar...
Sayfa 213Kitabı okudu
yaŞa okurunun profil resmi
... Bunu "anlamaya duyulan bilişsel gereksinim" olarak adlandırıyorum. Değer- lerden yoksun olmaktan kaynaklanan değer-sayrılıklarına haz alamama (anhedonia), ilkesizlik-yasasızlık (anomie), duyar- Sızlık-ilgisizlik (apathy), töresizlik (amorality), ümitsizlik, ki- niklik (aşırı kuşkuculuk) gibi çeşitli adlar verilmektedir ve bu bedensel bir rahatsızlığa da dönüşebilir. Tarihsel olarak, bize dışarıdan sunulan (politik, ekonomik, dinsel, vb.) değer dizgelerinin başarısız, yetersiz olduğunun kanıtlandığı bir geçiş döneminde yaşıyoruz.
Kendini gerçekleştirmek prensipte kolay olsa da uygulamada çok seyrek başarılır (benim ölçütlerimle, yetişkin çoğunluğun yüzde birden daha azında).
Sayfa 211Kitabı okudu
yaŞa okurunun profil resmi
devamı... Bunun, şu an için bildiğimiz tüm psikopatolojik belirleyicileri de içermek üzere, çeşitli düzlemlerde çok çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Başlica kültürel nedenlerden birinin insan doğasının kötücül ya da tehlikeli olduğu inancı olduğundan söz ettik. Ayrıca, olgun bir benliğe ulaşmayı zorlaştıran biyolojik bir belirleyici, yani insanların artık kendilerine kesin bir şekilde neyi ne zaman, nerede ve nasıl yapmaları gerektiğini söyleyecek denli güçlü içgüdüleri olmadığı üzerinde de durduk...
243 öğeden 6 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.