Ambulanslar farklı ama… Kendi ordusunu, kendi polisini, kendi yargısını kendi elleriyle imha eden, diplomasinin d'sinden bile anlamadığı için dünyanın bütün devletleriyle papaz olan, hastalıklı egosuyla koskoca devleti aciz, bitkin, hasta adam haline getiren, cahilliğiyle koskoca milleti çaresizliğe umutsuzluğa karamsarlığa sürükleyen… Senelerdir bas bas bağıran siren, hep aynı siren! * Vezneciler ambulansı geçerken yazıyorum maalesef bu satırları… * Kenara çekil. Geçsin. İstifini bozma, devam et. Durmak yok, yola devam… Bu olsa gerek. Yılmaz ÖZDİL, Sözcü Gazetesi 8Haziran2016
Bekir Coşkun
“Dindar” laik olabilir, ama “dinci” asla laik olamaz… “Siyasi İslam”dır adı… * Kanmayın… Asla rehavete düşme cumhuriyetçi… 14 senedir Türkiye’yi Arabistan’a benzeten, 7 yaşında kızların başlarını örten, türbanlı kaymakamların işe başladığı, tüm okulların imam okuluna dönüştüğü, 23 Nisan yerine kutlu doğum haftasının konulduğu, dindar olmayanların kamuda işe alınmadığı, laik cumhuriyetçi tüm kurumların yerine dinci vakıfların kurulduğu, bu ülkeye laikliği getiren Atatürk’ün her yerden silindiği… Elinde Kuran ile siyaset kürsüsüne çıkan bir imamdan laiklik bekleme… Güvenme… Gevşeme… Kanma… İnanma… 29Nisan2016 Bekir Coşkun Sözcü Gazetesi
Reklam
118 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
OLUMSUZ ÖRNEK VE DAVRANIŞLAR İÇEREBİLİR :/
Madde 1: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Madde 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir
Şehvetiye Tarikatı
Şehvetiye Tarikatıİsmail Saymaz · İletişim Yayıncılık · 20192,721 okunma
UĞUR MUMCU - 24 OCAK 1993
Kusur arıyorum Uğur Mumcu'ya, kusurlar. Nasıl olsa bulurum. Şu anda bulmamış olmam bir şey ifade etmez. "Tarihin sorgu yargıcı". Bu söz nereden aklımda kalmış? Zola büyük romancı olarak öyleyse, Mumcu da gazeteci olarak öyle. Tabii, gazeteyi günün tarihi olarak tanımlarsak. Günün sorgu yargıcı. Bugün Aziz Nesin gibi, İlhan Selçuk gibi,
"Ağızların tadını kaçıran ölümü sıkça hatırlayınız"
O HALİ, O YÜZŨ VE O SÖZÜ unutacağımı hiç sanmıyorum. Bir gazetenin sayfa ortasına çerçevelenmiş bir fotoğraftı. 97 yaşındaki ünlü tiyatrocu 'solunum yetmezliği' şikayetiyle hastaneye kaldırılmıştı. Başucunda, hemşire ve doktordan çok gazeteci vardı. Son bir fotoğrafını çekmek üzere başına üşüşmüşlerdi. Onlara hüzünle, elemle baktı. 97 yaşına ve solunum yetmezliğine rağmen asla ihmal etmediği ruj, rimel, fondöten, vesairenin örtmeyi beceremediği kırışık yüzün çevrelediği dudaklarından ürkütücü kelimeler fisıldadı. "İşte" dedi, “işte gazeteciler de geldi. Söyleyin doktor, ölecek miyim?" ... Bir ay kadar sonra, gazetelerde, ünlü tiyatrocunun boy boy fotografları bir kez daha yayınlandı.Gazeteciler tekrar başına üşüştüler. Ama o, onları göremedi. Az önce fani hayata gözlerini yummuştu. Tabutu bir-iki gün orada burada dolandı. Sonra, bir zamanlar 'genç ve güzel yetenekli aktrisimiz' olarak icra-yı sanat eylediği tiyatro sahnesine birakıldı. En gerçek, en doğru en öğretici oyununu, yazık ki ölümünden sonra oynamıştı. Sonra perde kapandı, mezar açıldı, üzerine toprak atıldı ve kendi hesabıyla başbaşa bırakıldı. Alkışlar, alkışçılar, şöhret yüklü emekli aylığı, devlet sanatçılığı, gazete kupürleri, gazeteciler... hepsi terkedip gitti; o, orada yapayalnız kaldı.
Sayfa 125
Kürt sorunu mu, Türklük sorunu mu? (2005)
Erdoğan, "Türkiye'de Kürd sorunu vardır." dedi ve günlerdir bu söz üzerine Kürd sorunu yeniden gündeme taşındı. Şu 'soru'nun yerinde olduğunu düşünüyorum: "Recep Tayyip Erdoğan'ın, 'bu söylediği' bu ilgiyi hak ediyor mu?" Recep Tayyip Erdoğan'ın bu açıklamalarından sonra, Kürd aydınları
Reklam
914 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.