O Senin Rüyaların
Brüksel, 1845 kışı, yalnızca rüyaları olan biri dolaşıyor sokaklarda eve dönüyor, ev soğuk, elleri boş hiçbir şey getirememiş kalbinden başka
Sayfa 65 - Hakan Savlı
Yağmur Dolu Uçurum
Çünkü geçer bu kriz, yağmur Dolu yaralarımızı dağlar deniz Döneriz eve, içimizde bir umut Gene gideriz değil mi? Gene gideriz, gene gideriz.
Sayfa 71 - Gökçenur Ç.
Reklam
Arzunun Yurtsuzu
Deleuze’un dediği gibi algılanmamış olmanın kendisinde, ne olduğu bilinmeyen tüyler ürpertici bir şey vardır: “Algılanamayan kişilerle, algılanamaz ilişkiler kurmak isterdim.”
Sayfa 119 - Taner Gülen
Sanırım bu bir gece hesaplaşması ;
“Geceyi, bir gündüz enkazına çevirmek için elinden geleni yapmıştır arzunun yurtsuzu. Korkularıyla yüzleşmiş, her şeyi itiraf etmiştir. Ama sabahın ilk ışıklarıyla temizlik başlar. Çöpler toplanır, ortalık steril hale getirilir. Bulanık algımızın tetiğini çekecek kodlar silinir ortalıktan. Halbuki gecenin armağanı olan lekeler bir yoğunluğun ifadesiydi. Bizi kurtaracak olan tanımsız yoğunluğun. Bunu hepimiz çok iyi biliyorduk!”
Sayfa 121 - Taner Gülen
Kadınlar, adamlar, yağmurlar, şarkılar, sokaklar ve sözcükler ömür boyunca değişip dursa da yazılıp çizilen hep aynı, tek bir hikaye sadece sanki her defasında: Sevginin pesinden koşulan ölümden kaçınılan. An gelir incecik bir rüzgar çıkagelir, hiç beklenmedik. Peşine katıp götürür yaşanılmış her şeyi. Ne öfke kalır, ne kırgınlık ne de sevgi. Her şey biter. Anılardan arta kalan koca bir gri toz bulutundan başka.
Claude Roy Nâzım için diyor ki ;
“En ufak bir olayı, nesneleri, bedenleri, yüzleri tüm açıklığıyla, bunların en ufak bir ayrıntısını kaçırmadan anlatırdı. Duvarlar, ışık, çatının bir köşesindeki güneş, gelip geçenlerin sözleri, devinimleri, sokaktaki kokular, her şey şiirinin besiniydi.”
Sayfa 29
Reklam
27 öğeden 21 ile 27 arasındakiler gösteriliyor.