Gitmediğimiz Adalara Yeniden
Uzaklara, daha uzaklara gitmek Yol almak rüzgârın değişmeyen hızıyla.
Sayfa 5 - Cevat Çapan
Cânım Nâzım ;
“Benim yazgım, sevgili Türkiyemden uzakta, yabancı topraklarda bir göçmen olarak ölmektir.” diyordu. Onun için bu yazgı, en hüzünlü olanlarındandı.
Sayfa 22 - Joseph Berger
Reklam
Rupture * (Kopma)
“Nâzım, hapishanede on üç yıl hücrelerde yalnızlığı yaşamış ama yalnızlık duygusunu daima reddetmiştir. Başka hapishanelerde tutuklu bir arkadaşına, Kemal Tahir’e her hafta mektup yazıyor, ona iş ve düşünce önerilerinin yanı sıra kitap, para ve elbise gönderiyordu. Mektupları ufacık harflerle ve birbirine sıkışık biçimde yazılmıştı çünkü bir hapishaneden ötekine çok fazla ağırlığı olan mektuplar gönderecek parası yoktu.”
Sayfa 28 - Claude Roy
Claude Roy Nâzım için diyor ki ;
“En ufak bir olayı, nesneleri, bedenleri, yüzleri tüm açıklığıyla, bunların en ufak bir ayrıntısını kaçırmadan anlatırdı. Duvarlar, ışık, çatının bir köşesindeki güneş, gelip geçenlerin sözleri, devinimleri, sokaktaki kokular, her şey şiirinin besiniydi.”
Sayfa 29
“Tiyatroda sahne tasarımcısı, kostümcü, yönetmen gibi aşırı uzmanlaşmaya karşıyım. Tiyatro tek ve bütün bir iştir. Tiyatroyu oluşturan çeşitli öğeleri birbirinden ayıramazsınız. Biri diğerinin süsü ya da tamamlayıcısı değil, hepsi bir bütünün parçalarıdır. Tiyatroculuk diye bir iş vardır.”
Sayfa 43 - Metin Deniz
Göndoğumu İçin Dört Şiir / Fesleğen
seni orda sanıyordum güneşli pencerelerden mi çıkıp geldin ellerin hâlâ fesleğen kokuyor?
Sayfa 45 - Salih Bolat
Reklam
O Senin Rüyaların
Brüksel, 1845 kışı, yalnızca rüyaları olan biri dolaşıyor sokaklarda eve dönüyor, ev soğuk, elleri boş hiçbir şey getirememiş kalbinden başka
Sayfa 65 - Hakan Savlı
“Bu oda var ya abi, ahır gibiydi eskiden, iyi mi! Ben adam ettim. Gez bak, şu evin tamamı bu oda kadar bile benzemez eve. Gerçi kim benziyor ki göründüğü şeye, değil mi?”
Sayfa 69 - Hasibe Özdemir
“Sonrası boşluk işte. Epey olmuş demek ki, önce eşyayı gördü gözüm, sonra bunların başının altındaki gölge kırmızıya döndü. Yaşa. Sabah oluyormuş demek ki, evet. O zaman canım yandı işte abi. Güneş şu perdenin üstüne vuruyordu böyle. O vurdukça dağıldı perdenin rengi, sanırsın yeşil bir şişe kırıldı üzerimde. O zaman dedim, “Niye hep böyle? Korusun diye yapılan, kırılınca kesiyor niye?”
Sayfa 70 - Hasibe Özdemir
Yağmur Dolu Uçurum
Çünkü geçer bu kriz, yağmur Dolu yaralarımızı dağlar deniz Döneriz eve, içimizde bir umut Gene gideriz değil mi? Gene gideriz, gene gideriz.
Sayfa 71 - Gökçenur Ç.
Reklam
Federico Garcia Lorca demiş ki;
“Bu dünyada her daim hiçbir şeyi olmayanların yanında olacağım; kendilerinden o hiçbir şeye sahip olmamanın huzuru bile esirgenen insanların yanında...”
Sayfa 95 - Hakan Savaş
Ne güzel bir tanımlama bu;
Lorca’nın tiyatro oyunlarından geriye kalan şiiridir, çünkü o öncelikle bir şairdir ve tiyatroyu “kitap sayfalarından kalkarak insan şekline giren bir şiir” olarak tanımlayan da kendisidir.
Sayfa 97 - Hakan Savaş
“Gerçeküstücülük, belki de en yalın tanımıyla, kural tanımayan bir özgürlük arayışı, bir başkaldırıdır. Birey üzerindeki toplumsal denetime, baskıya, otoriteye bilinçaltının, düşlerin diliyle bir başkaldırı...”
Sayfa 104 - Hakan Savaş
“Başka bir deyişle, insan, birey özgür olmadan, dahası birey, toplumla birlikte özgürleşmeden dilin özgürleşmesi hem olanaklı değildir hem de anlamsızdır.”
Sayfa 105 - Hakan Savaş
“Şiire , aşka ve ölüme inanıyorum.”
Sayfa 106 - Yannis Ritsos
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.