"Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk cellâdından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili."
Sigaramın dumanından boğuluyorum
Kendimi kaybettim
Karabasan gibi ihanet çığlığı
Şarkılar, şiirler güzel sözler artık feryadım
Hayallerim ,yarınlarım, umutlarım...
Bi izmarit gibi son verildi
Simdik ne yapmalıyım
Bütün kargaşalari içime sigdirmalimiyim
Yine... aynı çaresizlik
Suskun gözlerim camdan dışarı bakıyor
Yerinde ne de güzel duruyor yıldızlar
Geceye ne iç acısı sardı yine...
This text has been automatically translated from Turkish. Show Original
Actually, this book could have been thicker. There could have been more poetry in it. However, when Nazım distributed the drafts of the book to a few of his friends, some of those friends had not destroyed their drafts out of fear when Nazım got into trouble.
Our National Struggle is told in the eight-part Kuvay-ı Milliye epic.
The days when our
“Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leylâ dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome’nin Belkıs’ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim”