Esma-ül-Hüsna
fütuhatı Seyyid Muhammed Ruhi Esmaül Hüsna 2 cilt 256 257 ve 258 sayfalar ya Alim İsmi Şerifi Kalplerinde bir eğrilik olanlar kur'an-ı Kerim'de Ali İmran suresi 7 ayeti kerimesinde mealen O,sana Kitab'ı indirendir. Onun (Kuran'ın) bazı ayetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri müteşabihtir. Kalplerinde bir
Sayfa 256 - Ruhi YayıneviKitabı okudu
Sonra bir gün hiçbir sözün kalbinizi karşılamadığını görürsünüz. Sizin hikâyeniz değildir harflerin çatısı altındaki o ayrılıklar, köpüren bakışlar, arzulu parmaklar. Sizi göklere çıkaran boşluk, yerin altına doğru çekmeye başlamıştır. Herkes baş dönmesini unutmuştur. Akşam gün ortası gelir. Rüyasız uykularla sabaha çıkılır. Dünyayı göğsünüzden taşıran arzu, bir kan pıhtısına dönmeye başlamıştır. Herşey üstünüze gelmektedir. Ağaçlar, kuşlar, börtü-böcek bütün sevincini yitirir. Bir hayıf cümlesi uyanır içinizde usul usul. Birden anlarsınız ki sizin acınızı ancak sizin sözünüz avutacaktır.
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
Onbeşinci Sözün Zeyli
Sâlisen: Hem Kur'anı beşer kelâmı farzetmek, lâzım gelir ki; âsârıyla, tesiratıyla, netaiciyle âlem-i insaniyetin bilmüşahede en ruhlu ve hayat-feşan, en hakikatlı ve saadet-resan, en cem'iyetli ve mu'cizbeyan, âlî meziyetleriyle yaldızlı bir Furkan'ın gizli hakikatı; hâşâ muavenetsiz, ilimsiz bir tek insanın sahtekâr, âdi
Sayfa 187 - Envar Neşriyat
Hz. Ali, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemi anlatırken şöyle derdi: “Allah’ın Resûlü orta boyluydu; boyu ne aşırı derecede uzun, ne de göze batacak kadar kısaydı. Mübarek saçı çok kıvırcık olmadığı gibi tamamen düz de değil, hafif dalgalıydı. Ne tombul yüzlü ne de yumru yanaklıydı. Yüzünde hafif bir değirmilik vardı. Teninin rengi de beyaz olup hafifçe pembeye çalardı. Gözleri iri ve siyahtı. Kirpikleri sık ve uzundu. Kemiklerinin başları ve iki küreğinin ortası iriceydi. Mübarek vücudu çok fazla tüylü değildi; göbeğinden göğsüne doğru ince bir tüy şeridi uzanırdı. Mübârek el ve ayakları etlice, parmakları ise uzunca idi. Yürürken ayaklarını yerden kuvvetlice kaldırır, yere sert şekilde basmaz, adımlarını genişçe atar, meyilli bir yerden iniyormuş gibi yürürdü. Bir tarafa döneceği zaman sadece başını çevirmez, bütün vücûduyla dönerdi. İki küreğinin arasında peygamberlik mührü vardı. Peygamberlik onunla son bulmuştur. İnsanların en geniş kalplisi, en doğru konuşanı, en yumuşak huylusu ve herkesle en güzel geçineni idi. Etkili görünümü dolayısıyla, onu ilk defa gören kimsenin içinde bir ürperti hâsıl olurdu; fakat onunla bir süre kalıp kendisini tanıyınca, gönlünde ona karşı derin bir muhabbet uyanırdı. Resûl-i Ekrem’i vasfedenler sözlerini şöyle bitirirdi: Sözün kısası, ben daha önce de, daha sonra da onun bir benzerini görmedim. Allah’ın salâtü selâmı ona olsun.
Sayfa 59
Phanes sulardan bir ışıltı çıkaran Tanrıdır. Phanes şafağın gülümsemesidir. Phanes göz alıcı gündür. O ölümsüz şimdikidir. Coşkun nehirlerdir. Uğuldayan rüzgardır. Açlık ve doygunluktur. Sevgi ve şehvettir.
Sayfa 309
Adamın kitaplarında bir tane normal tipli karakter yok :D
Yargıç Le Gall'in koca bir kafası vardı. Bu sözün gelişi değildi, fiziksel bir olguydu. Kafası o denli genişti ki, kulakları neredeyse omuzlarının ortası hizasındaydı. Maymunu andıran yüz hatları, basık bir burnu, kalın dudakları ve biçimsizliğini daha da artıran kalın çerçeveli gözlüğü vardı.
Reklam
Müzik dinlediğimizde, neticede başlangıçtan sona doğ­ru devam eden ve zamanla gelişen bir şeyi dinliyoruz. Bir senfoni dinleyin: Senfoninin bir başı, bir ortası, bir sonu vardır, fakat yine de her an, daha önce dinlediğim ile şimdi dinlediğimi bir araya getiremez ve müziğin bütünlüğünün bilincinde olmazsam, senfoniden bir şey an­lamayacağım gibi, müzikal bir haz almam da mümkün olmayacaktır. Sözün gelişi, tema ve varyasyonları alalım; bu müziği ancak her bir varyasyon için ilk dinlediğiniz temayı aklınızda tutarsanız idrak edebilir ve hissedebilir­siniz; daha önce dinlediğiniz varyasyonun üstüne bilinç­sizce yerleştirilebilirse, her varyasyonun kendine ait bir lezzeti olur. Bu nedenle, müzik dinleyicisinin veya mitik hikaye dinleyicisinin zihninde meydana gelen bir tür sürekli yeniden-inşa vardır. Bu sadece global bir benzerlik değildir. Müzik, spesifik müzikal formlar icat ederken, mitik dü­zeyde zaten var olan yapıları tümüyle yeniden keşfediyor gibidir.
Resim