En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni.”
En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni..
En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söyleneni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni.
Esenlikler! Kitabımızın adı “Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok”. Aslında kitabı okursanız adının manasını daha iyi anlarsınız. Yazarı Osman Pamukoğlu Paşa. Bu kitabı okuyunca kendisine saygı ve sevgim kat kat arttı. Benim okuduğum kitabın kapağında 623 şehidimizin adı ve memleketleri var. Kitabın sonunda yani ekler kısmında daha detaylı olarak
Üç Silahşor
Sürekli bir heyecan söz konusu bir olaydan diğer bir olaya geçiyorsunuz. Kitabın tamamı bu şekilde ilerliyor diyebilirim. Bitmek bilmeyen bu heyacan ve merak duygusu okudukça sizi daha da içine çekiyor. Kitabı sevdiğim kadar sevmediğim yönleri de vardı. #Örneğin; Karakterlerin tümü Kraliçe de dahil olmak üzere ya evli birine aşıktı yada evli biriyle sevgiliydi. Silahşörler mert, yiğit, delikanlı, sözünün eri, güçlü kuvvetli dahası güvenilir karakterler olarak anlatılıyordu. Ama gel gör ki her birinin evli ve parasını yediği güzel bir sevgilisi vardı. :)) Bir diğer noktaysa silahşörler kendilerine tapar derecede sadık olan bir hizmetkâra görev veriliyorlar. Bu görevi canı pahasına yerine getireceğini bilmelerine rağmen her bir silahşör hiçte gerek yokken onu tek tek ölümle tehdit ediyor. Ancak bu kadar yersiz olabilirdi. :)) Bu da spoi olur mu bilmiyorum ama söylemeden edemeyeceğim. Bir kadını bir ordu zaptedemiyor desem yeri var.
Yinede ben bu kadar akıcı bir kitap görmedim. İnsanı inanılmaz sürüklüyor. O tuğla görüntüsü yanıltmasın bir çırpıda gidiyor. Kütüphanemde kesinlikle olmasını istediğim dedemin yıllar önce okumuş olduğu bir kitaptı. O nedenle çok başka duygularla ele aldığım bu kitap benim için çok ayrı, çok özel bir yere sahip.
"En kötüsü,hayır demeyi öğrenemedim.Yemeğe kal,dediler:kaldım.Oysa,kalınmaz.Onlar biraz ısrar ederler;sen biraz nazlanırsın.Sonunda kalkıp gidilir.
Her söyleneni ciddiye almak yok mu,şu sözünün eri olmak yok mu...
Bitirdi,yıktı beni."
Oğuz ATAY-TUTUNAMAYANLAR.
En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söyleneni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni.
En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler, sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni.
Oğuz Atay
artık yaşamak istemiyorum...
onların istediği gibi yaşamak istemiyorum...
normal bir insan olmaya zorladılar,
bana boş yere vakit kaybettirdiler.
olmayınca da anormal dediler.
başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım,
mürekkeple yazmışlar;
oysa ben kurşun kalem silgisiydim,
azaldığımla kaldım.
kötü bir resim asarım korkusuyla
hiç resim
En kötüsü hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni.