Yeni bitirdim ,final haftası kaçış duraklarımdan biri oldu zaman buldukça azar azar okudum üstüne biraz konuşabilirim.
Önsözde Wilde’ın yaptığı gibi sanat budur sanatçı şunu yapar sanat bunu yapmalı gibi muhabbetler beni gerçekten çok sıkıyor . Hani okurken baygınlık geçiriyorum . Bırakın abi kim nasıl yapıyorsa yapsın şu sanatı isterse gitsin wattpad de yazsın umrumda değil hoşuma giderse okurum . Neyse bunlar boş muhabbetler kitaba geçelim.
Bana hissettirdiklerinden fazla bahsedemeyeceğim çünkü çok fazla bir şey hissedemedim. Bana gelmedi diyeyim . Özellikle lord henry’nin diyalogları beni boğdu da boğdu. Tüm kitap bana sanki zaten bildiklerimi anlatıyor gibiydi. İki üzüldüğüm şey var onlar da sibyl vane ve basilin ölümü sanırım . Birde dorianın sondaki ölümü dışında beni etkileyen bir olay olmadı . Kitap başladı henry konuştu da konuştu, arzu ve tutkularının uğruna bi insanın gelebileceği son noktayı gördük ve bitti .
Hele son sayfalara geldiğimde dorianın hobi maceraları beni aşırı yordu. Kısaca çok beğenmedim.
Beğendiğim bir alıntı:
“Yeryüzünün büyük olaylarının zihnimizde yer aldığı söylenir. Yeryüzünün büyük günahları da yalnızca ama yalnızca zihnimizdedir. Siz, Bay Gray, gül kırmızısı gençliğiniz ve gül beyazı çocukluğunuz ile bizzat sizin bile sizi korkutan tutkularınız, sizi dehşete düşüren düşünceleriniz, yalnızca hatırasının yanaklarınızı utanç ile lekeleyeceği gündüz düşleriniz ve rüyalarınız vardır…” ~syf40 -burada lord hiç olmadığı kadar haklı