Ana karakterimiz Cem, dershane parasını çıkarmak için Mahmut Usta’nın yanında Öngören’de işe başlıyor. Amaçları su çıkarmak, o zamanlar günümüzdeki gibi sondaj makineleri yok tabii. Kitapta çıkrık modeli bile var. Her neyse devam edeyim…
Cem, Öngören’de gördüğü Kırmızı Saçlı Kadından hoşlanıyor. Gizemli bir havası varmış, güzelmiş falan filan. Orhan Pamuk, kitabın başlarında bu gizemli havayı kısmen hissettirdiyse de sonlara doğru ne oldu bilmiyorum, hiçbir gizem kalmadı. Ha kırmızı saçlı kadın yani Gülcihan için gizem, daha önce yattığı adamın oğluyla yatmaksa bilemeyeceğim… Cem ile Gülcihan arasındaki yaş farkı da bir hayli fazla. Ya da neden Gülcihan oğlunu başka bir isimle tanıttı?
Kitapta beğendiğim noktalar var mı, var. Öğrendiğim en güzel şey; Batı’nın Oidipus’u=Doğu’nun Rüstem ile Sührab’ı. Aradaki fark ise Oidipus’ta baba, Rüstem İle Sührap’ta çocuk ölüyor. Bu kitapta olduğu gibi efsaneler, gerçeğe dönüşüyor.
Yazarımızın bazı konulardaki cesareti takdire şayan. Günümüzdeki güncel problemleri ele alması da hoşuma gitti.
Çok sevdiğim alıntılar da oldu aynı zamanda. Mesela, “Şairi önce asacaksın, sonra darağacının altında ağlayacaksın…”
Orhan Pamuk’ un okuduğum ilk kitabıydı. Başka bir kitabıyla başlasaydım daha iyi olacağını düşünüyordum ama iş işten geçti. İyi okumalar sizlere.