Bir ara ne okuyorum diye kendime sordum da neyse devam edeyim de o zaman bir şeyler kafama oturur diye düşündüm ama çok da gerçekleşmeyen bir düşmüş.
Hani bazen çok beklentilerin olur ve öyle başlarsın ya sonra istediğini alamazsın üzülürsün yine şans vermek istersin ama içinden gelmez bu sefer de. Yine de iyi bir deneyim sunduğuna kanaat getirirsin çünkü vicdanın rahatsız olmasın istersin.
Kitap ‘Zaman’ odaklı bir kitap gibi gözükse de bence toplumsal mesajı ön planda tutmuş ve saati de zamanı da bu yolda bir araç olarak kullanıp daha az bilgi sahibi olduğumu düşünüyorum.
Karakterleri de pek sevemedim. Halit Ayarcı , Hayri İrdal ve İrdal’ın eşleri ve baldızları da buna dahil karakterleri pek sevemedim ve yaptıklarının da olabilirliği düşüktü. Çok fazla eski dilde kelimelerin olması okuma akışını bozuyordu çünkü bir taraftan kelimenin anlamına bakıp durdum. Hayri İrdal’ın yine de en sevdiğim yanı yeri geldiğinde vazgeçebilmeyi tercih etmesiydi.
Kitabı bir cümle anlatabilseydim şöyle derdim ‘Bir türlü bahtı yoluna gitmeyen bir İrdal-i mesele idi.’
Bu sene okuduğum kitapları özet geçmek yerine bende uyandırdıklarını ve hissettirdiklerini anlatmakla geçecek çünkü zaten her yerde olay örgüsünden bahseden okuyucu vardır ben onlardan değilim. Uzun uzun anlatmak yerine de anlamlı ve sade cümlelerle anlatmak ise ilk amacım.