Beni zengin yapan, toplumda edindiğim yer değil, kendi yargılarımdır, kendi yanımda taşıdıklarımdır... Yalnızca bunlar tam anlamıyla bana aittir ve elimden alınmazlar.( Epiktetos)
Sayfa 135Kitabı okudu
Belirsizlik
"Ekonominin değişen ve kaygan yapısı nedeniyle, statü edinme mücadelesinde kişinin yakasını bırakmayan en belirgin şey, belirsizlik hissi olmuştur. Geleceği düşündüğümüzde aklımıza gelenler aynı gibidir: Gün gelir rakiplerimiz ve meslektaşlarımız bizi sollayabilir; belirlediğimiz amaçlara ulaşmada yeteneklerimiz yetersiz kalabilir..."
Reklam
Zenginlik
"Zenginlik sahip olmak istediğimiz şeylere sahip olmak demekti. Varlıklı olmak mutlak bir kavram değildi, arzuya bağlıydı ve göreceliydi. Paramızın yetmediği bir şeyi arzuladığımızda fakirleşiyorduk; kaynaklarımız her ne olursa olsun."
'' Kendimize duyduğumuz saygı, gerçekleştirdiğimiz başarıların potansiyelimize olan oranıyla çıkar ortaya. Öyleyse: Kendine saygı = Başarı / Beklentiler'dir denebilir. ''
''... kendimizden hoşnut olabilmemiz için her kalkıştığımız işte başarılı olmamız gerekmiyordu. Bir işte başarısız olmak canımızı sıkıyorsa eğer, bunun nedeni, o işe bütün gururumuzu ve kendimize duyduğumuz saygıyı yüklememizdi. ...''
David Hume, İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme'den akt. Alain de Botton: '' Kıskanlığı doğuran, kendimizle başkaları arasındaki oransızlık değil, aksine, yakınlıktır. Bir er generalini değil de çavuşunu ya da onbaşısını kıskanır; aynı şekilde tanınmış bir yazar, adı sanı duyulmamış yazar çizer takımını değil de kendisiyle benzer konumdakilere hasetle bakar. ...''
Reklam
''... çünkü snopluk bulaşıcı bir hastalığa benzer. Snopluğu hor görsek de zaman içinde bizler de birer snop olup çıkar. Çünkü aşağılanmak, bizi aşağılayanların ilgisini çekmek için yoğun bir istek duymamıza neden olur. ''
'' 1892 tarihli bir Punch karikatüründe, bir bahar sabahı snop bir anneyle iki kızı Hyde Park'ta yürümektedir. Kızlardan biri heyecanla haykırır: 'Anne! Gördün mü, Spicer Wilcox'lar yanımızdan geçti. Duyduğuma göre bizimle tanışmak için can atıyorlarmış. Onlara seslensek mi?' 'Elbette hayır, tatlım,' der anne. 'Eğer bizimle tanışmaya can atıyorlarsa bu demektir ki bizimle tanışmaya layık değiller. Bizimle tanışmaya layık olan insanlar, bizi tanımak istemeyen insanlardır ancak!' ''
William James, The Principles of Pyschology (Boston 1890)'dan akt. Alain de Botton ''Eğer bir cezalandırma yöntemi olarak suçlunun serbest bırakılması ama toplum üyelerinin onun yüzüne bile bakmaması ve onu tümüyle dışlaması gibi bir yol keşfedilmiş olsaydı ve bu fiziksel olarak da mümkün kılınsaydı, bu yöntemden daha zalimce bri cezalandırma olamazdı. Bir odaya girdiğimizde kimse dönüp bakmasa, sorduğumuzda yanıtlamasa, yapıp ettiklerimizle ilgilenmese, herkes bizi tamamen görmezden gelse ve bize aslında orada yokmuşuz gibi muamele edecek olsa, çok geçmeden içimizde büyük bir öfke ve ümitsizlik uyanır; bedensel işkencenin en zalimi ancak geçirebilir bunun acısını.''
Statü endişesi!
Çünkü başkalarının gözünde başarısız olacağımız ve yerin dibine batacağımız korkusu, sahip olduğumuz hırsların doğal bir sonucudur. Statü endişesi, başarılı bir yaşamla başa­rısız bir yaşam arasındaki farkı idrak ettiğimiz zaman ödedi­ğimiz bedeldir.
Sayfa 332Kitabı okudu
Reklam
Tıpkı Hıristiyanlık gibi, bohemlik de kendimizi ve başka­larını değerlendirirken, bunu maddi değil de ruhsal terimler­le yapma şansını sunmuştur; Hıristiyanlığın hayal gücümüz üzerindeki etkisini kaybetmeye başladığı bir çağda, on doku­zuncu yüzyılda, bir çok açıdan Hıristiyanlığın yarattığı boşlu­ğu dolduran duygusal bir dayanak noktası olmuştur. Tıpkı Hıristiyanlığın manastırları ve kilise okulları gibi, bohemliğin tavan araları, kafeleri ve ucuz mahalleleri; burjuvazinin sun­duğu ödüllerle ilgilenmeyen insanların barındıkları ve arka­daş edinebildikleri sığınaklar olmuştur.
Sayfa 331Kitabı okudu
Bohemliğin faydası!
Bohemliğin katkısını en geniş terimlerle ve en anlaşılır bi­çimde ifade edecek olursak şunu söyleyebiliriz: bohemlik, al­ternatif bir yaşama biçimine meşruiyet kazandırmıştır; burju­vazi tarafından hor görülen ya da es geçilen bazı değerlerin otorite ve prestij kazandığı bir alt kültür yaratmıştır.
Sayfa 330Kitabı okudu
Bohemlik fena değilmiş!
Bohem değerler siste­mine kendini adamış insanlar, yazabilmek, resim ya da müzik yapabilmek, seyahat edebilmek ve arkadaşlarıyla beraber ola­bilmek için düzenli bir işe girmeyi reddetmiş ve toplumun saygısını kazanmayı gözden çıkarmışlardı.
Sayfa 308Kitabı okudu
Roma ve Hristiyanlık gözüyle dünya!
Romalı ve Hıristiyan bakış açısı. Romalıların de­ğer atfedip yücelttikleri şeyler (para biriktirmek, evler inşa et­ mek, savaşlarda galip gelmek gibi) Hıristiyan ahlakında hiç­ bir şey ifade etmiyordu. Öte yandan Hıristiyan dünyasında yüksek statü sahibi olmak için anahtar değerler, komşularla iyi geçinmek, alçakgönüllü olmak, fakirlere yardım elini uzat­ mak ve Tanrı' ya muhtaç olduğunun her daim farkında olmak gibi değerlerdi. Aziz Augustine, bu iki zıt değerler sistemini Tanrı'nın Şehri ve Dünyevi Şehir adını verdiği iki şehir tarifiyle somutlaştırdı. Bu iki şehir Ahiret Günü' ne kadar iç içe varlığı­nıı sürdürüyordu ama yine de birbirinden ayrıydı: kişi Dünye­vi Şehir ' de bir efendi olmasına karşın göksel şehirde pekala bir uşak konumunda olabilirdi.
Sayfa 291Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.