"Çünkü; dünya tarihi davetsiz misafirleri tolere etmez, kahramanlarını kendi seçer, işi olmayanları tüm çabalarına karşın merhamet göstermeden geri yollar; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen biri, artık arabaya yetişemezdi. "
Sadece seninle konuşmak istiyorum.
İlk defa her şeyi sana söyleyeceğim. Bütün
hayatımı bilmelisin, her zaman senin olan
ama senin asla bilmediğin hayatımı... Fakat sırrımı ben öldüğümde, artık bana cevap vermek zorunda olmadığında, uzuvlarımı ateşle sarsmakta olan şey gerçekten nihayete erdiğinde öğrenmelisin. Eğer yaşamaya devam etmek zorunda kalırsam, bu mektubu yırtacağım ve her zaman sustuğum gibi susmaya devam edeceğim. Mektup ellerindeyse şayet, artık ölmüş olan bir kadının sana, ilk dakikasından son nefesine kadar hayatını anlattığını bil. Sözlerim seni korkutmasın; ölü bir kadın artık hiçbir şey istemez, ne aşk ne merhamet ne de teselli. Senden sadece bir tek şey istiyorum: Burada sana sığınmakta olan acımın söylemiş olduğu her şeye inanman. Söylediğim her şeye inan, senden sadece bunu istiyorum. Hiç kimse biricik yavrusunun ölüm saatinde yalan söylemez
Stefan Zweig'in okuduğum ilk uzun romanı.Bu uzunlukta başka kitabı varmı bilmiyorum.Bu kitabı okuduktan sonra şunu rahatlıkla söyleyebilirim şu ana kadar okuduklarımın hepsi mükemmeldi ama ' Acımak' için mükemmel kelimesi bile biraz hafif kalır.Bir defa elinizdeki olağünüstü güzellikte bir kitap.Yazılım tarzı hiç değişmemiş aynı diğer kısa kitapları gibi sakin sakin anlatıyor Zweig.Kesinlikle sıkılma diye bir şey yok.Elimdeki kitap 360 sayfa olmasına rağmen sayfa sayısı bir veya iki kat daha fazla da olsa,inanın bana memnunniyetle okurdum.Zweig bu defa bize merhamet duygusu üzerinden dersler veriyor.Ama bunu anlatırken müthiş bir duygusallık yaratıyor.Diğer kitaplarından farklı olarak bizzat olayı yaşayan kişinin direk anlatımıyla bize yaşatıyor her şeyi.Oysa diğer kitaplarında genelde esas olayı ikinci kişi anlatırdı(satranç,amok koşucusu,bir kadının 24 saati...vs.).Evet konu merhamet veya acımak duygusu.O kadar güzel işlenmiş ki, bu duyguyu yaşayanların tüm içsel çatışmalarını,kararsızlıklarını,huzur ve huzursuzluklarını,mutlu ve mutsuz oldukları anları bütün ayrıntılarıyla önümüze seriyor.Bu duyguyu yaşarken başarılı olan ve olamayan örneklerle zorluklarını ve kolaylıklarını,güzel taraflarını ve yıkıcı taraflarını kısaca her yönünü bize gösteriyor.Ve bütün bunları da esas itibariyle genç bir teğmen,iki genç kız,bir yaşlı baba ve bir doktor üzerinden bize aktarıyor.Tekrar tekrar söylüyorum ben bu kitabı mutlaka okunması gereken ve insanın çok fazla dersler çıkaracağı bir kitap olarak değerlendiriyorum.
Sabırsız YürekStefan Zweig · Can Yayınları · 20166,1bin okunma
Stefan Zweig'ın geçen hafta başladığım Merhamet adlı romanına devam ederken bir de hikâye kitabını sıkıştırdım araya-aslında bir Conrad bir de Cortazar da sıkıştırdım- ve çok nadiren olan birşey gerçekleşti: birkaç saat içinde kitabı bitirdim. Bitirmek zorundaydım; çünkü elimden bırakamadım. Zweig'ın bu kitabı ne zaman yazdığını bilmiyorum; ama
Biliyorum benim çocuklarımın halkı çok inatçıdır ve Senin kutsal boyunduruğuna isyan ediyorlar , fakat Sen Tanrı'ysan, her şeyin Efendisiysen o zaman hoşgörünün onların kibrinden, merhametinin onların hatalarından daha büyük olması gerekmez mi? Bir insan meleklerinin önünde Seni utandırmamalı ve melekler şöyle dememeli: Bir zamanlar yeryüzünde bir kadın vardı, zayıf, ölümlü bir kadın, adı Rahel'di, bu kadın öfkesini yendi. Fakat O, Tanrı, Herkesin ve Tüm Kainatın Efendisi ise öfkesinin hizmetkarı oldu. Hayır , Tanrım bu olmamalı, eğer merhametin sonsuz değilse, Sen de sonsuz olamazsın -o zaman - Sen -de -Tanrı - değilsin. O zaman Sen gözyaşlarımdan yarattığım Tanrı değilsin, kız kardeşimin korku dolu çığlıklarında sesini duyduğum Tanrı değilsin - o zaman Sen yabancı bir Tanrı'sın, öfkeli bir Tanrı'sın, cezalandıran bir Tanrı'sın, bir intikam Tanrı'sısın; ve ben, Rahel, sadece sevenleri seven ve sadece merhamet edene hizmet eden ben, ben, Rahel - o zaman Seni meleklerinin önünde reddediyorum!
Kitabımızda Bayan C.’nin yıllar önce hayatındaki boşluğu dolduracak bir amaç ararken yaşayıp asla unutmadığı ve etkisinden hâla çıkamadığı kumarbazla geçirdiği 24 saati anlatılır.
Tutku ve bağımlılık en fazla bu kadar iyi anlatılabilirdi sanırım. Yine de kitapta betimlemeler içinde boğuldum. Kitabın ortalarında bırakmak istesem de hadi hadi az kaldı diyerek sonlara yaklaştım. İyi ki de devam etmişim çünkü yukarıda da belirttiğim gibi tutku ve bağımlılığı anlatan daha iyi bir kitap okuyamazdım. Utanç, merhamet, tutku, öfke ve aşk çemberi arasında dönen bu kitabı okuyun okutun ve ders çıkarın :)
Sözlerimden korkma; ölü bir insanın beklentisi olamaz; ne aşk, ne merhamet ne de avuntu dilenir. Sadece sana sığınan acımın bana söylettirdiklerine inanmanı istiyorum.