Nietzsche
N ietzsche keskin bir felsefi eleştiri yaparak Batı felsefesinin temel kategorilerinden ayrılm ış ve bu eleştiri birçok postyapısalcı ve postmodern eleştirinin teorik öncüllerini sağlamıştı. Nietzsche felsefi özne, tem sil, nedensellik, hakikat, değer ve sistem anlayışlarına saldırdı ve bu anlayışların başat olduğu Batı felsefesinin yerine,
Post-modern dönüm noktası
Postyapısalcılık postmodern teorinin yatağının bir bölümünü biçimlendirir. Postmodern olarak betimlenen teorik kopuşların post- yapısalcı eleştirilerle doğrudan doğruya bağıntılı olmasına karşılık, biz burada postyapısalcılığı, postmodern söylemleri oluşturan daha geniş bir teorik, kültürel ve toplumsal eğilimler silsilesinin bir alı- grubu olarak yorumlayacağız. Nitekim, bizim görüşümüzce, postmodern teori postyapısalcılıktan daha kapsayıcı bir fenomendir ve postyapısalcılığı modem teorinin bir eleştirisi ve bazılarını daha sonra postmodern teorinin üstlendiği yeni düşünce, yazım ve öznellik modellerinin üretimi olarak yorumlamak gerekir. Esasen postmodern teori, modern teoriye yönelik postyapısalcı eleştirileri temellük eder, radikalleştirir ve yeni teorik alanlara genişletir. Ve politika alanında, postyapısalcı ve postmodernist teorinin büyük bölümü, Marksizmin bundan böyle halihazır içinde bulunduğumuz dönem açısından pek anlamlı olmayan vadesi dolmuş ya da baskıcı bir söylem olduğunu iddia eden posi-Marksisl konumlara yerleşir.
Reklam
Sonuçta postmodern söylemler, modern söylemlerle ve pratiklerle bağlarını kopartan yeni sanatsal, kültürel ya da teorik perspektifleri ifade eder. Bu "post" önekinin konulduğu terimlerin hepsi de moderni izleyeni ve modernden sonra geleni tarif eden arı arda gelişin birer işareti olarak işlev görür. Böylelikle postmodern söylem tarih, toplum, kültür ve düşüncedeki anahtar niteliği taşıyan bir dizi değişimi betimleyen dönemleştirme terimlerini içerir. Postmodern söyleminde içerilen karışıklık, farklı alanlar ve disiplinlerdeki kullanımlarının ve postmodern söylem üzerine yazan birçok teorisye- nin ve yorumcunun çoğu zaman birbiriyle uyuşmayan tanımlar ve anlayışlar sunmalarının ve bunların genellikle yeterince teori- leşıirilmemiş olmasının bir sonucudur. Üstelik, bazı leorisyenlerin ve yorumcuların postmodern terimini yeni fenomenleri ifade etmek için betimsel olarak kullanmalarına karşılık, bazı başkalarıysa bu terimi kural koyucu bir tarzda kullanmakla ve yeni teorik, kültürel ve politik söylemlerin ve pratiklerin benimsenmesini kışkırtmakladır.
Bence felsefenin ve eleştirel düşüncenin on sekizinci yüzyıldan beri merkezi sorunu şu soru oldu, hâlâ aynı sorudur vc gelecekte de aynı soru olacağını umuyorum: Kullandığımız şu Akıl nedir? Bu aklın tarihsel etkileri nelerdir? Kısıtlılıkları ve tehlikeleri nelerdir?
Nietzsche/Soykütlüğü
Foucault 1970 yılında arkeolojiden soykütüğüne geçişi gerçekleştirmeye başladı ve bu sayede maddi kurumlan ve iktidar biçimlerini daha uygun bir şekilde teorileştirmeye başladı. "Dilin Söylemi" başlıklı yazısında, "ister denetimin sınırları içerisinde, isterse bu sınırların dışında olsun, söylemin etkin formasyonu"na i- lişkin yeni soykütiiksel analiz tarzını kullanmaktan söz eder (1972: 233). College de France’da verdiği dersin bir özetinde (1970-71), daha önce yaptığı arkeolojik çalışmalarının şimdi "bilgi istenciyle bağlantılı olarak" ve bunun yarattığı iktidar etkisiyle ilişki içinde yürütülmesi gerektiğini bildirmişti. Foucault, 1971 tarihli "Nietzsche, Soykütüğü ve Tarih" başlıklı yazısında, kendisinin yeni tarihsel metodunu şekillendirecek olan ve daha sonraki önemli kitabı Discipline and Pıtnish'te (Hapishanenin Doğuşu) (1979; orijinal basımı 1975) olgun biçimiyle ortaya çıkan merkezi Nietzscheci iz- lekleri analiz eder.
Sömürünün doğasını anlamaya başlamak için on dokuzuncu yüzyıla kadar beklemek zorunda kaldık; iktidarın doğasını ise bugüne dek henüz tam anlamıyla kavramış değiliz
Reklam
213 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.